481

Muhammed aleyhisselâm olmasaydı, Âdem Peygamberi yaratmazdım. Muhammed aleyhisselâm olmasaydı, Cenneti, Cehennemi yaratmazdım. Arşı su üzerinde yaratdım. Hareket etdi. Üzerine, Lâ ilâhe illallah yazınca durdu, buyurdu.) Bu hadîs-i şerîfi, Hâkim sahîh senedlerle haber vermişdir. Böyle yüksek derece ve ölçülemiyecek kadar çok kıymetli olan ve mevlâsının ni’metlerine kavuşmuş bir Peygamberi vesîle ederek Onun şefâ’atini dileyerek yapılan düâ kabûl olmaz mı? (Cevher-ül-munzam)ın yazısı (Şevâhid-ül-hak)dan alınarak buraya kadar terceme edildi. Nûh, İbrâhîm ve diğer Peygamberlerin de Muhammed aleyhisselâmı vesîle ederek yapdıkları düâlar, tefsîr kitâblarında yazılıdır.

(Şevâhid-ül-hak) İmâm-ı Sübkîden alarak diyor ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ile tevessül etmek iki dürlü olur: Birincisi, Onun yüksek mertebesi, bereketi için Allahü teâlâdan istemekdir. Böyle düâ ederken, (tevessül), (istigâse) ve (teşeffu’)sözlerinden herbiri kullanılabilir. Üçü de, aynı şeyi bildirmekdedir. Bu kelimeleri söyliyerek düâ eden, Resûlullahı vesîle ederek, Allahü teâlâdan istemekdedir. Onu vâsıta kılarak Allahü teâlâdan istigâse etmekdedir. Dünyâ işlerinde de, bir kimseden, onun çok sevdiğini vesîle ederek birşey istenilince, hemen vermekdedir. Tevessülün ikincisi, dileğe kavuşmak için, Resûlullahın Allahü teâlâya düâ etmesini, Ondan istemekdir. Çünki O, kabrinde diridir. İstenileni anlar ve Allahü teâlâdan ister. Kıyâmet günü de şefâ’at etmesi istenilecek ve şefâ’at edecekdir ve şefâ’ati kabûl olunacakdır.

(Şevâhid-ül-hak)da, Şihâbüddîn-i Remlî “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerinden alarak buyuruyor ki, (Peygamberler ve Velîler öldükden sonra da, kendileri ile tevessül, istigâse olunur. Peygamberler ölünce mu’cizeleri bitmez. Velîler ölünce de, kerâmetleri kesilmez. Peygamberlerin mezârda diri olduklarını, nemâz kıldıklarını, hâc yapdıklarını, hadîs-i şerîfler açıkca bildirmekdedir. Şehîdlerin de diri oldukları, kâfirlerle harb ederken, yardım etdikleri bilinmekdedir).

43 — İslâmiyyete en büyük düşmânın, müşrikler ile yehûdîler olduğu,(Mâide sûresi)nin seksenikinci âyetinde açıkca bildirilmişdir. İslâmiyyeti içerden yıkmak için, ilk fitneyi çıkaran yehûdî, Yemenli Abdüllah bin Sebe’dir. Hakîkî müslimân olan (Ehl-i sünnet)e karşı,(Şî’î) fırkasını kurdu. Şî’îlerin en bozuk fırkası (Nusayrî)lerdir. Bu kâfirler, Allah Alîye ve çocuklarına hulûl etmişdir, esrârı yalnız bunlar bilir, diyorlar.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.