481

Karışırsa zulm etmiş, gasb etmiş olur. Kimse, kimseye ödünç vermeğe zorlanamaz.

Yetmişinci sahîfede: (Zekât, ferdlerin vicdânlarına bırakılmayan bir ödemedir. Devlet onu alır. Zekât, elden ele verilen ferdî bir bağış değildir) diyor.

Bu düşüncesinin de çok yanlış ve saçma olduğunu ellibirinci maddede bildirdik.

Yetmişbeşinci sahîfede: (İslâm, cem’iyyet nizâmını kurmuş, dünyâ nizâmlarını silâh zoru ile değil, fikr gücü ile yenmişdir) diyor. Bu düşüncelerin de islâmiyyete uygun olmadığını ellinci maddede vesîkalarla isbât etdik. (Cihân Sulhu) kitâbında, (Devletcilik sâhasında çalışmalar henüz pek azdır. İslâmın bu tarafı gereği kadar açıklanmamışdır) dediğini kırkdokuzuncu maddede bildirmişdik. Burada ise, (islâm cem’iyyet nizâmını kurmuş…) diyor. Sözleri birbirini bozmakdadır. Her ilm kolunda da, böyle yeteri kadar bilgisi olmıyanların, derme çatma yazdıkları sıksık görülmekdedir.

Yetmişyedinci sahîfede: (Bugün onları, Peygamberin zemânında yapmış olduğu şeklde, kısa ve mufassal bilgilerle islâma da’vet etmemiz aslâ kifâyet etmez. O devrelerde, bugünkü gibi, islâm nazariyyesi karşısında duran teferruatlı ictimâî nazariyyeler yokdu) diyor. İslâmiyyeti nazariyye, insan düşüncesi sanmakdadır. Bu yazıları, islâmiyyetden hiç haberi olmadığını gösteriyor. İslâmiyyet, nazariyye değildir. İslâmiyyet, Allahü teâlânın ve Onun yüce Peygamberinin “sallallahü aleyhi ve sellem” emrleri ve teblîgleridir. Bu emrler, bu beyânlar karşısında, insanların kısa akllarından, düşüncelerinden doğan nazariyyeler, hiçbir zemân dayanamaz. Çürür, erir, söner. Dâimâ mağlûb olur. Seyyid Kutb denilen kimse, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâblarını okuyup, biraz anlamış olsaydı, haddini bilir, edebini takınırdı. Kendi bozuk düşüncelerini, islâmın rûhuna uymıyan saçma sözlerini islâmiyyet olarak gençliğe sunmakdan belki çekinirdi. Ehl-i sünnet âlimlerinin, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden çıkararak yazdıkları kıymetli kitâblarındaki bilgilere uymıyan böyle saçma yazıları, islâmiyyet olarak yazmak ve yaymak, islâmiyyeti bozmağa, içerden yıkmağa kalkışmak demekdir.

Yetmişdokuzuncu sahîfede: (Bütün inançları eşidlikle ve aynı hürriyyete da’vet ederiz. İnanç hürriyyetini korumak, müslimân devletin vazîfesidir. Bütün vatandaşlar gelir kaynaklarından müsâvî hakka sâhibdirler. Ferdî mülkiyyet sınırlıdır. Fazla malları alma hakkı cem’iyyetindir) diyor. Bu düşünceleri de islâmiyyetle taban tabana zıddır.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.