Seyyid Kutbun da bu îmân bilgilerini öğrenmesi, kendi kafasından ve hocası olan meşhûr mason Muhammed Abduhun kafasından çıkan saçma ve sapık düşünceleri din bilgisi olarak yaymaması, bölücülük yapmaması lâzımdı. Fekat, mezhebsizler, hak olan dört mezhebe saldırıyorlar. Mezheblerin ortadan kaldırılarak, uydurma bir müslimânlık yapılmasını istiyorlar. Cemâleddîn-i Efgânî, Abduh ve Mevdûdî gibi mezhebsizler ve Kâdıyânî [Ahmedî], Behâî ve Teblîg-ı Cemâ’at gibi sapıklar da hep bu yoldadır. Peygamberimiz, Ehl-i sünnetin içinde bulunan dört mezhebin, ibâdetlerde birbirinden ayrılığının rahmet olduğunu bildiriyor. Müctehidlerin ictihâd etmelerini emr ediyor. Bu beğler ise, mezheblerin yok edilmelerini, hıristiyan, yehûdî ve komünist kanûnlarından toplama, yeni bir din yapılmasını istiyorlar. Müslimânları aldatmak için, bu yeni dîne, şimdilik müslimânlık adını vermekdedirler.
Allahü teâlâ, ibâdetler ile ve evlenme, alış-veriş ve kul hakları ile ilgili bilgilerin hepsini açık ve kesin olarak bildirmedi. Kısa ve kapalı bırakdığı bilgileri Peygamberimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” açıklamasını diledi. Peygamberi de, bunların hepsini tam açıklamadı. Kapalı bırakdığı bilgilerin açıklanmasını ve bunların günlük hâdiselere tatbîk edilmesini müctehid âlimlere bırakdı. Bu âlimler, bu vazîfeleri yaparlarken, aralarında ayrılıklar oldu. Böylece mezhebler meydâna geldi. Müslimânlar ibâdetlerini yaparken, memleketlerinin örf ve âdetlerine, iklim şartlarına ve kendi fizik yapılarına uygun ve dahâ kolay olan mezhebi seçerek, bu mezhebi taklîd eder. Mezhebler müslimânlar için rahmetdir, kolaylıkdır.
Yüzellialtıncı sahîfesinde: (Mülkiyyet, ancak şâri’in [ya’nî islâmiyyeti koyanın] isbâtı ve takdîri ile tesbît edilir. Bu hak, cem’iyyetin nâibi [mümessili] durumunda olan şâri’in husûsî olarak ferde temlîk etdiği birşeydir) diyor. Cevâb:
Mülk, elbet şâri’in izn vermesi ile mülk olur. Fekat, şâri’, ya’nî islâmiyyeti, emrlerini ve yasaklarını koyan, Allahü teâlâdır. (Mübellig), ya’nî islâmiyyeti bildiren, Allahın Peygamberidir “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”. Yalnız mülk değil, her hak, Allahü teâlâ izn verdiği için hak olmuşdur. Herkesin malı, mülkü, hakları, Allahü teâlâ izn verdiği, emr etdiği için mülk ve hak olmuşlardır. İşte bunun için, bir insan, rızâsı ile vermedikçe, kimse onun mülkünü elinden alamaz.
Yüzseksenbeşinci sahîfesinin tercemesinde: (Milyonlarca insanın basit bir meskene ve elbiseye muhtâç bulunduğu bir memleketde, milyonlarca lira sarf ederek muhteşem köşkler yapdırmak isrâf ve harâmdır) diyor.