Sapık fikrlerini tefsîrinin her yerine serpmiş ise de, okuyucularımızı tatmîn etmek için birkaçını kısaca bildirmeği fâideli gördük:
1 — Bekara sûresinin tefsîrine başlarken, (Her sûrenin kendine hâs bir mûsikî te’sîri ve âhengi vardır) diyor. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”,(Gınâ, ya’nî mûsikî, kalbde münâfıklığı artdırır) buyuruyor. Kur’ân-ı kerîm hiç böyle te’sîr eder mi? O, mûsikînin hâsıl etdiği zulmetleri temizler. Kalbi, rûhu nûrlandırır. (Birgivî vasiyyetnâmesi) şerhinde buyuruyor ki, (Mûsikî ile okunan şeyleri dinlememelidir. Zemânımızdaki tarîkatçılar çok câhil ve inâdcıdırlar. Tegannî ederek şi’r okuyorlar. Mûsikîden hâsıl olan şehvet lezzetlerine, ibâdetde lezzet hâsıl oldu diyorlar. Feyz hâsıl oldu diyorlar. Böyle kitâbsız, mezhebsiz sapıklar, Deccâl askerinin başlangıcıdırlar. Mü’minlere vasıyyet ederim ki, bunlara aldanmayınız! Dinden çıkarsınız! Ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan ayrılmayınız! Kur’ân-ı kerîmi, ezânı, zikri ve düâyı tegannî ile okuyanları dinlemeyiniz! Bunları susdurunuz!(Tâtârhâniyye) fetvâ kitâbı, bunları tegannî ile okumanın harâm olduğunda sözbirliği bulunduğunu yazmakdadır. Harâm olduğuna, fıkh âlimleri çok sened, vesîka ortaya koymuşlardır.)
2— (Medîneye hicret bir mecbûriyyet altında yapıldı) diyor. Hâlbuki islâm âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, hicretin korku, sıkıntı ve mecbûriyyetle değil, Allahü teâlânın takdîri ve izn vermesi ile yapıldığını bildiriyorlar. (Mevâhib-i ledünniyye) de diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbına Mekkeden Medîneye gitmelerini emr buyurdu. Kendisi Mekkede kalıp Allahü teâlâdan izn gelmesini bekledi. Birgün Cebrâîl “aleyhisselâm” gelip, Kureyş kâfirleri seni öldürecek. Bu gece yatağında yatma dedi. Ertesi gün hicret etmesine izn verilen âyet-i kerîmeyi getirdi). İslâm âlimleri, Resûlullah için, böyle edebli söyler ve yazarlardı.
3— (Kur’ân sûrelerinin ba’zılarının başında bulunan harflerin tefsîrinde çeşidli görüşler ileri sürülmüşdür. Biz bu görüşlerden birini alıyoruz ki, o da Kur’ân-ı kerîmin bu harflerden meydâna gelmiş olduğuna işâret sayılmasıdır) diyor. Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki, (Bu harfler, müteşâbihâtdandır. Ma’nâlarını Allahü teâlâ gizlemişdir. Ma’nâları çokdur. Bir kısmını yalnız sevgili Peygamberine ve Onun vârisleri olan ulemâ-i râsihîne bildirmişdir). Kur’ân-ı kerîmin arabî harflerle indirildiği, başka âyetlerde açıkca bildirilmekdedir. Bu harflere böyle ma’nâ vererek, hazret-i Ebû Bekrin ve hazret-i Ömerin ve tefsîr âlimlerinin bildirdiklerini yazmakdan kaçınması, küçümsenecek birşey değildir.