Din adamı geçinen ba’zı kimseler, Seyyid Kutbun reformcu, sapık fikrlerine aldanmakla kalmıyor. Onun islâmiyyete uymıyan fikrlerini gençler arasına yaymağa uğraşıyorlar. Bu çalışmalardan kazanc sağlamağı düşünen ba’zı kimseler de, onun tefsîrini ve kitâblarının ba’zı yerlerini yanlış terceme edip, yüksek fiyâtla satıyorlar. Kazançlarına engel olduğu için, hakîkati ortaya koyan, gençleri uyandıran kitâblarımıza saldırıyorlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından terceme etdiğimiz kitâblarımıza, ilm ile, vesîka ile karşı çıkamadıklarından, yalan ve iftirâdan başka çâre bulamıyorlar. Böyle yalan söyliyenlere, (bu sözünüz, kitâblarımızın neresinde yazılıdır?) deyince, bir yer gösteremiyorlar. İftirâları, yalanları ortaya çıkıyor. Seyyid Kutbun (Fî-zilâl-il Kur’ân) tefsîrinin bozuk ve zararlı olduğunu göstermek için, islâm âlimlerinin büyüklerinden Ahmed ibni Hacer-i Mekkî hazretlerinin fetvâsını okumak yetişir. Fetvâ şudur:
(İslâm âlimlerinin tefsîrlerinden almayıp da, kendi anladığını ve kendi görüşlerini tefsîr olarak yazan ehliyyetsiz kimselerin tefsîrlerini milletin önüne sürenlere mahkemeler mâni’ olmalıdır. Böyle tefsîrler bâtıldır, bozukdur. Bu tefsîrleri milletin önüne süren din adamları sapıkdır. Başkalarını da doğru yoldan sapdırmağa çalışmakdadırlar). (Fetâvâ-yı hadîsiyye)deki bu fetvâyı okuyan bir müslimân, câhil, sapık din adamlarının sözlerine aldanmamalı, onların kötüledikleri Ehl-i sünnet kitâblarına sarılmalı, yaldızlı sözlerle, plânlı üsûllerle övdükleri sapıkların bozuk, zehrli kitâblarını almamalı, okumamalıdır.
58 — (Teblîg-i cemâ’at) adı ile islâm memleketlerini dolaşıp, müslimânlara va’z ve nasîhat eden kimseler görülüyor. Bunlar, Hindistândan, Pâkistândan üçer beşer kişilik kâfileler hâlinde çıkarak dünyânın her yerine gidiyor. İslâmiyyeti yaymağa çalışıyoruz diyorlar. Eshâb-ı kirâmın yolunda olduklarını söylüyorlar. Hanefî mezhebinde olduğunu, ibni Teymiyyeyi çok beğendiğini söyliyenleri de var. Fâideli ve doğru konuşuyorlar ise de, islâm âlimlerinin ismlerini ve sözlerini ağızlarına almamaları ve Ehl-i sünnet bilgilerinden bir kısmını ört-bas eder görünmeleri şübhe ve üzüntü uyandırdığından, Hindistânda ve Pâkistândaki ba’zı din adamları bunların sapık olduklarını yazmakdadırlar.
Kendilerine (Cemâ’atüt-teblîg) diyorlar. Merkezleri Delhîdedir. [Pâkistânın Karaşi ve Lahor şehrlerinde de büyük şu’beleri vardır.] Her gitdikleri yerde nemâz kılmak üzerinde çok duruyorlar. Fâideli ve lüzûmlu din bilgileri söylüyorlar. Bu çalışmalarına Urdu lisânında (Kest) diyorlar.