Bu derin âlimler de, bunları anlamakda yanılabilir. Bunun içindir ki, Ebülferec İbn-ül Cevzînin (Mevdû’ât) kitâbındaki mevdû’ dediği hadîslerin çoğuna, sahîh, hasen ve za’îf diyen hadîs âlimleri olmuşdur. İmâm-ı Zehebî “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, İbn-ül-Cevzînin Mevdû’ât kitâbındaki yazılı hadîslerin çoğu, sağlam, güzel hadîslerdir. Buraya kadar yazdıklarımızı, imâm-ı Nevevînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Takrîb) kitâbından ve Süyûtînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Tedrîb) kitâbından ve şeyhül-islâm ibni Hacer-i Askalânînin (Nuhbe) kitâbından aldık). Birgivîden terceme temâm oldu.
Beydâvî ve imâm-ı Gazâlî ve Celâleddîn-i Süyûtî ve Sadreddîn-i Konevî ve Senâüllahı pâni-pütî “rahimehümullahü teâlâ”, gibi en büyük âlimleri sahîh hadîsle, uydurma hadîsi birbirinden ayıramıyacak kadar bilgisiz sanmak, yâhud, uydurma hadîsleri, bile bile, sahîh hadîs olarak yazacak kadar dinsiz veyâhud da, dînini kayırmaz ve vicdânı sızlamaz sanmak, çok büyük saygısızlık ve vicdânsızlık ve insâfsızlıkdır. İslâm âlimlerinin hadîs-i şerîfler üzerinde nasıl bir titizlikle çalışdıklarını, kitâbımızın yedinci ve sekizinci maddelerinde uzun bildirmişdik. O yazıları okuyan akllı ve insâflı bir kimse imâm-ı Gazâlî gibi büyük bir âlimin kitâblarında uydurma hadîs vardır diyecek kadar küstâhlaşan bir dinde reformcuya hiç inanır mı? O yüce âlimler “rahime-hümullahü teâlâ”, hadîs-i şerîfleri anlıyamamışlar da, talebelerinden ibni Teymiyye anlıyabilmiş demek, Ehl-i sünnet âlimlerine düşman olanlardan başkasının söyliyebileceği birşey değildir. İslâm âlimlerinin büyüklüğünü anlıyamıyanlar, o yüce imâmları da, kendileri gibi kısa aklları, bozuk düşünceleri ile yazmış sanıyorlar. (Gazâlînin muhâkemesi, sosyal fikrlerin zararlı te’sîrleri altında kalmış) diyecek kadar aşağı kelimeler kullanıyorlar. Onların her yazılarının, âyet-i kerîmelerin ve hadîs-i şerîflerin îzâhı, açıklaması olduğunu kavrıyamıyorlar. İmâm-ı Rabbânî hazretlerini öven bir kimse, bu sözünde samîmî ise ve o yüce imâmın yazılarını beğeniyorsa, bu yazılara uyması ve onun çok övdüğü Ehl-i sünnet âlimlerini beğenmesi, onlara karşı saygısızlık yapmaması lâzımdır. Âlimin kıymetini, ancak âlim anlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetini anlamamak, onları lekelemeğe, o mubârek zâtlara toz kondurmağa kalkışmak, bu (Fırka-i nâciyye)den ayrılmak olur. Ehl-i sünnetden ayrılanın yâ dalâlet sâhibi sapık veyâ kâfir olacağı (El-besâir li-münkirit-tevessül) kitâbında uzun yazılıdır. Hindistân âlimlerinden Ebû Muhammed Viltorînin (Hidâyet-ül-muvaffıkîn) kitâbının altmışbeşinci sahîfesinde bildirdiği gibi, Celâleyn tefsîri hâşiyesinde Kehf sûresinin (izâ nesîte) âyetinde Allâme Ahmed Sâvî Mâlikî diyor ki, (Dört mezhebden başkasını taklîd etmek câiz değildir.