Görülüyor ki, Eshâb-ı kirâma uymak isteyenlerin, Ehl-i sünnet âlimlerine uymaları lâzım gelmekdedir.
Buhârîde yazılı hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, kulum bana farzları yapmakla yaklaşdığı gibi, başka hiçbirşeyle yaklaşamaz. Bana nâfilelerle yaklaşan kulumu çok severim buyuruyor) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, Allahü teâlânın ençok sevdiği ibâdet, farzlardır. Hadîs-i şerîfde bildirilen nâfileler, farzlarla birlikde yapılan nâfilelerdir. Farzları yapıp, nâfilelere de devâm edenleri, Allahü teâlâ çok sever demekdir.
Allahü teâlâ, Mâide sûresinin 35.ci âyetinde meâlen buyuruyor ki, (Bana yaklaşmak için, vesîle arayınız!). Meâlen demek, (İslâm âlimlerinin anladıklarına göre) demekdir. Vehhâbîler diyor ki, (Vesîle, sebeb, ibâdetlerdir. Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için farz ve nâfile ibâdetleri yapmak lâzımdır. Tarîkate girmek, bir şeyhin eteklerine yapışmak, ölülere, dirilere yalvarmak, insanı Allaha yaklaşdırmaz. Bil’akis uzaklaşdırır). Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki, (Evet! Vesîle, sebeb, ibâdetleri yapmakdır. Fekat, sahîh, doğru, hâlis olan ibâdetler, vesîle olur. İbâdetlerinin sahîh olması için, doğru îmân, temiz ahlâk sâhibi olmak ve şartlarına uygun yapmak lâzımdır. Meselâ, nemâzın sahîh olması için, abdest almak, kullanılan suyun temiz olması, nemâzı vaktinde kılmak ve kıbleye karşı kılmak, nemâzdaki âyetleri, tesbîhleri ve düâları doğru okumak ve dahâ nice şartları, vesîleleri bilmek ve yapmak lâzımdır. Her ibâdetin de böyle şartları, vesîleleri vardır. Bunlar, senelerce çalışarak öğrenilir. Bunlar düşünmekle, rü’yâ ile öğrenilemez. Bunlara inanan, bilen ve yapan âlimlerden işiterek veyâ kitâblarını okuyarak öğrenilir. Fen bilgileri de, profesörlerden uzun zemânda öğrenilmekdedir. Böyle îmânlı, kalbi temiz, doğru din âlimlerine müderris, muâllim ve mürşid denir. Mürşid demek, su üstünde yürüyen, havâda uçan, gayb olan şeyleri bilen, okuyup, üfleyerek hastalara şifâ veren kimse demek değildir. Ahkâm-ı islâmiyyeyi, ya’nî kalb, rûh ve beden ile yapılan ibâdetleri bilen ve yapan ve başkalarına da öğreten Ehl-i sünnet âlimi demekdir. Her müslimânın, Mâide sûresindeki emre uymak için, böyle bir mürşidi veyâ kitâblarını araması, farz ve nâfile, bütün ibâdetleri Ondan öğrenmesi lâzımdır.)
İslâmiyyeti bilmiyen câhil din adamlarının yanlış sözlerine ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarını okumamış, bozuk düşünceli kimselerin taşkınlıklarına ve şaşkınların, herkesi şaşırtanların ve doğru yoldan kaymış olan zındıkların ve çürük akllarına uyanların yaldızlı, parlak yazılarına aldanmamalıdır.