[Zikrin çeşidleri vardır. Bunlardan biri (Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lillâhil hamd)dır. Buna (Tekbîr-i teşrîk)de denir. Bunu çok okumalıdır. (İstigfâr düâsı) da, fâidesi pekçok olan zikrdir.]
Buraya kadar bildirilenlerin vesîkaları arabî ve ingilizce kitâblarımızda uzun yazılıdır. Allahü teâlâ müslimânlara birleşmeği emr ediyor. O hâlde, her mü’minin(Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) i’tikâdını öğrenip, bu büyük âlimlerin, kitâblarında bildirdikleri gibi îmân ederek, bu doğru ve hak yolda birleşmeleri lâzımdır. Doğru yolun, yalnız (Ehl-i sünnet) yolu olduğunu Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” haber vermişdir. Müslimânları aldatmak istiyen sapıklara ve din kitâbı ticâreti yapan câhil din adamlarının yaldızlı yazılarına aldanıp (Ehl-i sünnet) birliğinden ayrılmamağa çok dikkat etmelidir. Müslimânların birliğinden ayrılanların Cehenneme gideceklerini Allahü teâlâ Nisâ sûresinin yüzondördüncü âyetinde açık olarak bildirmekdedir. Dört mezhebden birini taklîd etmiyenin, Ehl-i sünnet birliğinden ayrılmış olacağı, böyle mezhebsizin de sapık veyâ kâfir olacağı, büyük âlim Ahmed Tahtâvînin (Dürr-ül-muhtâr) hâşiyesinde ve (El besâir alâ münkirit-tevessül-i bilmekâbir) kitâbında, vesîkaları ile yazılıdır. Bu kitâb, (Fethul-mecîd) kitâbına karşı reddiye olup, Pâkistânda yazılmış, ikinci baskısı İstanbulda yapılmışdır.
İbni Teymiyyenin, (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) mezhebinden ayrılmış olduğu, (Et-tevessül-ü bin Nebî ve cehelet-ül-vehhâbiyyîn) kitâbında, isbât edilmişdir. İbni Teymiyyenin sapık yazıları ile ingiliz câsûsu Hempherin yalan ve iftirâlarının karışımına (Vehhâbîlik) denir.
3 — Mezâr üzerine türbe yapmak ve türbelerde hizmet ve ibâdet edenlere kandil yakmak ve ölülerin rûhlarına sadaka adamak, şirk, küfr imiş. Haremeyn ehâlîsi şimdiye kadar, kubbelere, dıvarlara tapınıyorlar imiş.
Kabr üzerine türbe yapmak, süs için, gösteriş için olursa harâmdır. Kabrin harâb olmaması için ise mekrûhdur. Hayvanın, hırsızın açmaması için ise câizdir. Fekat ziyâret yeri yapmamak lâzımdır. Ya’nî belli zemânlarda ziyâret etmek lâzımdır dememelidir.
İnsanı, önceden yapılmış binâ içine defn etmek mekrûh değildir. Eshâb-ı kirâm, Resûlullahı ve iki halîfesini binâ içine defn etdiler. Hiçbiri buna karşı gelmedi. Onların sözbirliğinin dalâlet olmadığını hadîs-i şerîf haber vermekdedir.