Bu işde, kimse Onlara ortak olamaz. Ancak zâlim olan, ellerinden almak ister. Ey Ensâr! Sizin de islâma olan hizmetiniz inkâr olunamaz. Allahü teâlâ, sizi kendi dînine ve Peygamberine yardım için seçdi. Resûlünü sizlere gönderdi. İlk muhâcir olanlardan sonra, sizden dahâ kıymetli kimse yokdur. Resûlullahı bağrınıza basdınız. Ona yardımla öğünmek şerefi, üstünlüğü sizindir. Buna kimsenin bir diyeceği yokdur. Fekat, bütün Arabistân halkı, halîfenin Kureyşden olmasını ister. Başkasını halîfe görmek istemez. Çünki, arabın soyca, irfanca en üstünü Kureyş olduğunu herkes bilir. Memleketleri de Arabistânın ortasındadır. Biz âmir oluruz. Siz de vezîrimiz, müşâvirimizsiniz. Hiçbir şey, size danışılmadan yapılmaz) dedi.
Hazret-i Ömer de “radıyallahü teâlâ anh”, söz alıp (Ey Ensâr! Resûl-i ekrem hasta iken, sizi bize vasıyyet etdi. Eğer siz, emir olacak olaydınız, bizi size vasiyyet ederdi) dedi.
Ensâr-ı kirâm “radıyallahü anhüm”, diyecek bir söz bulamayıp, düşünmeğe daldılar. İçlerinden Hubâb bin Münzir kalkdı. Bizden bir emîr, sizden de bir emîr bulunsun, dedi. Hazret-i Ömer (İki emîr, bir arada olamaz. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hangi kabîleden ise, halîfesi de, o kabîleden olmadıkça, arablar kabûl etmez. Ona itâ’at etmezler) dedi. Hubâb cevâb vererek, (Ey Ensâr! Arablar bu dîni, sizin kılınçlarınız ile kabûl etdi. Hakkınızı başkasına kapdırmayınız!) dedi.
Ubeyde -tebnil- Cerrâh “radıyallahü teâlâ anh” söz alıp (Ey Ensâr! Başlangıçda, bu dîne hizmet eden sizler idiniz. Sakın, işi önce bozan da, sizler olmıyasınız) dedi. Bu söz üzerine, Ensârdan ve Hazrec kabîlesinden Sa’d bin Nu’mân bin Kâ’b bin Hazrec oğlu Beşîr “radıyallahü anh” ayağa kalkıp:
(Ey müslimânlar! Muhammed aleyhisselâm, Kureyş kabîlesindendir. Halîfenin de, Onun kabîlesinden olması dahâ uygundur. Yerinde bir işdir. Evet biz önce müslimân olduk. Malımızla, canımızla, İslâma hizmet şerefini kazandık. Lâkin biz bunları Allah ve Onun Resûlünü “sallallahü aleyhi ve sellem” sevdiğimiz için yapdık. Biz, bu hizmetimiz için dünyâda bir karşılık beklemiyoruz) dedi. Hubâb, buna karşılık, (Yâ Beşîr! Amcam oğluna hased ve nefsâniyyet mi ediyorsun?) dedi.
Beşîr “radıyallahü teâlâ anh”, (Vallahi öyle değil. Kureyşin hakkına saldırılmasını istemiyorum) dedi.
İşte o anda hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh”, (Size şu iki zâtı aday yapdım. Birini seçiniz) dedi. Ömer ile Ebû Ubeydeyi gösterdi. İkisi de, çekindi ve (Hazret-i Peygamberin ileri geçirdiği kimsenin önüne kim geçebilir?) dediler.