401

Halîfe, bizden olmalıdır, dediler.

İkinci ictihâd, Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în” çoğunun re’yidir ki, halîfe ümmetin işlerini yapdırabilecek kudretde olmak lâzımdır. Arabların en şereflisi, en kuvvetlisi Kureyş kabîlesidir. Resûl-i ekrem de bu kabîledendir. Halîfe Kureyşden olmalıdır, dediler.

Üçüncü ictihâd, hâşimîlerin re’yi olup, halîfenin, Resûlullahın akrabâsından olması lâzımdır, dediler.

Bu üç ictihâdın doğrusu, ikincisi idi. Evet, ensârın islâmiyyete yardımı çok büyük idi. Resûl-i ekremin akrabâsı da çok şerefli idi. Fekat, halîfelik, geçmiş hizmetlerin karşılığı olan bir istirâhat koltuğu değildi. Akrabâya verilmesi îcâb eden bir mîrâs malı da değildi. İkinci ictihâda göre, hilâfetin Kureyş kabîlesine verilmesi Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” da, bu kabîleden olduğu için değildi. Kureyşin şerefi, kuvveti, te’sîri, i’tibârı, bütün Arabistânda yayılmış, tanınmış olduğundan idi. Çünki, halîfelik, müslimânlar arasında bağlılık, birlik, topluluk sağlayacak bir makâmdır. Bunu yapmak için de, kuvvetli olmak lâzımdır. Halîfenin vazîfesi fitne ve fesâdı önlemek, huzûr ve hürriyyeti sağlamak, cihâdı idâre etmek ve müslimânların işlerini kolay ve râhat işletmekdir. Bunlar da, hep kuvvet ile yapılacak şeylerdir.

Eshâb-ı kirâmaleyhimürrıdvân” halîfe seçerken, müslimân milletlerin birleşerek kuvvetli olmasını düşünüyorlardı. Hilâfeti Kureyşin on kısmından bir kısmı olan Hâşimîlere vermek, bu birliği kolay sağlıyamazdı. Bir hükûmeti kuranlar ne kadar çok olursa, kuvveti o kadar çok olur. Bunun için Kureyşin büyüklerinden, meşhûrlarından birinin seçilmesi lâzım idi. Yalnız kavmin, soyun büyüğü olmak değil, islâmca da üstün olmak lâzımdı. O zemân Kureyşin en büyük kabîlesi (Beni Ümeyye) idi. Bunun en ileri gelen adamı da Ebû Süfyân bin Harb idi. Fekat bunun Uhud muhârebesinde müslimânlara yapdıkları, gönüllerden çıkmamışdı. Sonradan tam, kuvvetli müslimân oldu ise de, müslimânlar ona güvenemezdi. İşte, en önce islâm olup da, başkalarını da islâma getiren ve nemâzda imâm yapılan, mağaradaki yâr varken, başkası bunun önüne geçirilemezdi. Herkesin bunu seçeceği belli idi. Bütün Eshâbın bir araya gelerek, seçmesi lâzım iken, Ensârın kendi aralarında toplanıp seçime kalkışmaları, bir karışıklığa yol açabilirdi. İşte hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” koşarak bunu önledi ve halîfe seçilerek, müslimânları büyük bir karışıklıkdan kurtardı.

Hazret-i Alî, bu sırada, zevcesi Fâtıma “radıyallahü anhümâ” hazretlerinin evinde idi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.