401

Hele, kendisi Kudüs-i şerîfi almağa giderken yerine halîfe olarak hazret-i Alîyi vekîl etmiş, bu da, halîfe geri gelinceye kadar, halîfe vekîlliği yaparak, idâreyi eline almış, dönüşünde yine, idâreyi hazret-i Ömere bırakmış olması, birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini göstermiyor mu? Aralarında ufak bir ayrılık, çatışma olsaydı hazret-i Ömer, Onu vekîl eder mi idi? Hazret-i Alî de, hilâfeti eline geçirmiş iken, isteği ile, Ona geri verir mi idi? Eğer denirse ki, sonraları, hilâfeti istemekden vazgeçmişdi. Eski arzûsu olsaydı, Ömere vermezdi. Böyle denirse, vekîli olduğu kimse ile aralarında ayrılık, soğukluk da, kalmamış olur. Böyle olunca da, buna dil uzatmak câiz olmaz.

Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” halîfe iken, hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” kızı Ümm-i Gülsümü, hicretin onyedinci yılında, halîfeye kırkbin akça gümüş mehr ile nikâh etdi. Hazret-i Ömerin Ümm-i Gülsümden Zeyd adında oğlu ile Rukayye adında kızı oldu. Hazret-i Ömer, hazret-i Alî ile hazret-i Fâtımatüz-Zehrânın dâmâdı oldu “radıyallahü teâlâ anhüm”. Böylece aralarında eskiden beri bulunan sevgi birkat dahâ artdı. Gece gündüz bir arada bulunup, müslimânların işlerine yardım yolunu birlikde ararlardı. Bu kadar yaklaşdılar da, hazret-i Alînin kini, düşmanlığı yine gitmedi mi? Böyle söylemek, yüce imâma karşı ne büyük iftirâdır.

Pâşa olmuş, vezir olmuş bir zât bektâşîlik ismi altında gizlenen hurûfîlik yoluna sapmışdı. Sonra, aklı başına gelip, tevbe etdi. Niçin ve nasıl tevbe etdiğini sordum. Fakîre dedi ki, bu sahte Bektâşîlerin çok kıymet verdikleri bir kitâbda, hazret-i Ömere kâfir deniliyor. Hazret-i Alî, nasıl oluyor da, bir kâfire kızını veriyor diye sorulmasını önlemek için de diyor ki, birgün halîfe Ömer, hazret-i Abbâsı çağırır. Hazret-i Alînin kızını almak istediğini söyler. Sen yaşlısın, kız ise, çok gençdir. Bu iş nasıl olur derse de halîfe hemen, bu düşüncemi Alîye de söyledim. O da senin dediğin gibi cevâb verdi. Git kendisine söyle! Eğer, kızını bana vermezse, iki yalancı şâhid bulup, Ona karşı bir da’vâ açarım. Onun hırsız olduğuna karâr vererek, elini keserim der. O da, korkusundan, kızını Ömere verir. Kitâbda bunu okuyunca, kendi kendime sordum. Bir zâlim, beni sıkışdırıp, kızını bir kâfire vereceksin. Eğer, ona vermezsen seni öldürürüm dese, öldüreceğini iyi bildiğim hâlde ve günâhı çok, yüzü kara bir kimse olduğum hâlde, ölümü göze alır, kızımı kâfire veremem, dedim. Hazret-i Alî “kerremallahü vecheh”, Allahın arslanı, Resûlullahın sevgilisi olduğu ve günâhdan, aybdan tertemiz olduğu hâlde, böyle şübheli bir sıkıntı çekmek korkusu ile Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” torunu olan sevgili kızını, islâmiyyetin yasak etdiği, habîs, pis yere atamıyacağını anladım. Aklım başıma gelerek, temiz bir tevbe etdim.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.