Azgın mülhidler, Yavuz Sultân Selîm hânın Çaldıran zaferi olan, dokuzyüzyirmi 920 [m. 1514] yılından beri, yakın zemânımıza kadar kanûn dışı bırakılmış, yasak edilmiş iken, onbeş seneden beri [ya’nî 1280 [m. 1864]den beri] bu yasağın kalkarak, yehûdîlerin zararlı, kötü, alçak iftirâlarının birden bire ortaya çıkmasına, müslimânların gevşekliği, neme lâzımcılığı sebeb olmakdadır. (TEZKİYE-İ EHL-İ BEYT) kitâbının yazısı burada temâm oldu.
[Ehl-i sünnet âlimleri; masonlara, komünistlere, hıristiyanlara, misyonerlere ve Îrânda, Irakda bulunan azgın hurûfîlere ve vehhâbîlere cevâb vermezse, bunların içyüzlerini, zararlarını yazarak gençlerin önüne koymazsa, analar, babalar, yavrularına, Ehl-i sünnetin bu kitâblarını okutmaz, aşılamazsa, gençler elden gider. Küfrün korkunç pençelerine düşer. Müslimânlar, Semerkand, Buhâra, Kırım halkının uğradığı fâci’a ve felâketlere sürüklenir. Allahü teâlâ, Nahl sûresinin, otuzüçüncü âyetinde meâlen,(Allahü teâlâ onlara zulm etmez. Fekat onlar, kendi kendilerine zulm ediyorlar)buyurdu.]
İmâm-ı Rabbânî hazretleri (Mektûbât) kitâbının 1.ci cild, 275.ci mektûbunda buyuruyor ki:
Sizin bu ni’mete kavuşmanız, islâmiyyet bilgilerini öğretmekle ve fıkh hükmlerini yaymakla olmuşdur. Oralara cehâlet yerleşmişdi ve bid’atler yayılmışdı. Allahü teâlâ, sevdiklerinin sevgisini size ihsân etdi. İslâmiyyeti yaymağa sizi vesîle eyledi. Öyle ise, din bilgilerini öğretmeğe ve fıkh ahkâmını yaymağa elinizden geldiği kadar çalışınız. Bu ikisi bütün se’âdetlerin başı, yükselmenin vâsıtası ve kurtuluşun sebebidir. Çok uğraşınız! Din adamı olarak ortaya çıkınız! Oradakilere emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yaparak, doğru yolu gösteriniz! Müzzemmil sûresinin ondokuzuncu âyetinde meâlen, (Rabbinin rızâsına kavuşmak istiyen için, bu elbette bir nasîhatdir) buyuruldu.
Hâşâ zulm etmez, kuluna Hudâsı.
Herkesin çekdiği kendi cezâsı!
Bî-vefâdır ey denî dünyâ senin her ni’metin.
Sarsar-ı bâd-ı ecel, mahv eyliyor her rif’atin!
Âlem içre, mu’teber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihânda, bir nefes sıhhat gibi!