401

—İmâmın ma’sûm, şaşmaz olması sözbirliği ile lâzımdır, demeniz ve bu da, islâmiyyetin emri demek olduğunu iddi’â etmeniz, büsbütün yanlış, bozuk bir davranışdır. Çünki Şî’îler, İcmâ’a, sözbirliğine zâten kıymet vermiyorsunuz. İcmâ’, delîl olamaz, islâmiyyetin emrini bildiremez diyorsunuz. İnandığınıza göre, icmâ’, delîl-i şer’î değil imiş. Bunun için, yukarıdaki icmâ’a dayanan da’vânız, i’tikâdınıza, îmânınızın esâsına uymamakdadır. Yok eğer, sözbirliği demeniz, Şî’îlerin de, bu söze katıldığını anlatmak ise, imâmiyye fırkasının ortaya çıkmasından önce olan bütün İcmâ’ların çürük, bozuk olması lâzım gelir. Hattâ, hazret-i Alînin “kerremallahü teâlâ vecheh” halîfe seçildiği zemân, Şî’îlik bulunmadığı için, bu seçimdeki sözbirliğinin bâtıl, bozuk olması, haksız halîfe olması lâzım gelir. Hattâ, dahâ ince düşünürsek, hazret-i Muâviyenin “radıyallahü teâlâ anh” hak üzere, doğru halîfe olduğu anlaşılır. Çünki, hazret-i Muâviyenin halîfeliği Şî’î fırkası da içinde bulunmak üzere, hazret-i Hasen ve bütün müslimânlar tarafından tanınmışdı. Evet imâm kendisine uyulan kimse demekdir. Fekat, bunun ma’sûm, şaşmaz olacağını gösteren hiçbir delîl yokdur. Buna delîl gösterilmek istenirse, aşağıdaki beş yol ile, kolayca red olunur.

I.: Emîrin ve hâkimin yalnız sözlerine uymak vâcibdir. Sözüne uyulan kimsenin, işlerinde şaşmaz olduğuna inanmak lâzım gelmez.

II.: Şî’î fırkasına göre, müftî, ma’sûm, ya’nî şaşmaz değildir. Hâlbuki, müftînin sözlerini dinlemek herkese vâcibdir.

III.: Adâlet üzere olduğu görülen herkesin şâhid olmasını hâkim kabûl eder. Şâhidlerin sözü ile, hâkim karâr verdiği için şâhidlerin ma’sûm olması lâzım gelmez.

IV.: Sâhibinin, harâm olan şeylerden başka olan her emrine, kölesinin itâ’at etmesi lâzımdır. Böyle olduğu için, efendisinin ma’sûm olması lâzım gelmez.

V.: Nemâzın her yerinde, cemâ’atin imâma uyması vâcibdir. İmâm bu nemâzını bir dünyâ menfe’ati için veyâ rükû’u ve secdeleri Allahdan başkası için yapmış ise de, cemâ’atin, buna uyması lâzımdır.

Bu beş yerde, uyulan kimsenin ma’sûm olması lâzım değildir. Molla başı söz alıp:

— (Tâbi’ olmak, uymak demekle, biz bunları düşünmedik. Az ve çok kuvvetli olan şeylere söylenebilen tâbi’ olmak ma’nâsını düşündük. En kuvvetlisi, Resûlullah efendimizin (Gadîr-i Hum) denilen yerde, yanında bulunanlara, (Ben size, kendi canınızdan dahâ evlâ değil miyim?)buyurdu. Evet yâ Resûlallah, dediler.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.