(Öyle ise, ben kimin mevlâsı isem, Alî de onun mevlâsı olmalıdır!)buyurdu. Tâbi’ olmak demek, işte böyle mevlâsı olmakdır. Sizin yukarda saydığınız beş örnekde bildirdiğiniz gibi, tâbi’ olmak, genel ma’nâya alınırsa, yine, sizin dediğiniz gibi olmaz. Çünki, âmirlere ve hâkimlere uymak vâcib ise de, yalnız ma’sûm olan imâmın [ya’nî halîfenin] ta’yîn etdiğine vâcibdir. Böyle olmıyanlara uymak vâcib olmaz. Şî’îlerin, müftîlere uymak lâzımdır demesi, bunların şahsına uymak demek değildir. Kendileri, ma’sûm olan imâm tarafından ta’yîn edilmiş olduğu içindir. Onun vekîli olduklarından, onların emri, imâmın emri demekdir. Yoksa, müftînin, kendi sözlerine uymak lâzım gelmez.
Başkalarına uymak ise, yalnız yapılması câiz olan sözlerine uymak, Allah tarafından emr edildiği için, lâzımdır. Hâlbuki imâma [ya’nî halîfeye] uymak, yukarda bildirilenlerden dahâ umûmîdir. Bunun için, bunlara benzetilemez), dedi.
—Tâbi’ olmak, uymak deyince, şübheli şeyler anlaşılmaz. Bu kelime, mütevâtî sözlerdendir. [Mütevâtî sözün ne demek olduğu, (Se’âdet-i ebediyye) kitâbının, ikinci kısm, 4. cü maddesinde uzun anlatılmışdır.] Çünki, uymak demek, tâbi’ olanın, uyduğu kimsenin arkasında gitmesi demekdir. Bir kimse, bir büyüğe uyarsa, o kimseye (tâbi’) ve O büyük zâta (metbû’) denir. Tâbi’in metbû’una uymasının az ve çok olması ve uyduğu zemânın da kısa ve uzun olması, uymağı değişdiriyor ise de, bu değişenler (uymak) işinin özünü değişdirmez. Bunun mütevâtî olmasını bozmaz. Çünki, üsûl âlimleri de, başkaları da, söz birliği ile diyor ki, teşkiki hâsıl eden başkalık, ancak, işin özünde olan başkalıkdır. Zemân ve azlık, çokluk başkalığı değildir [teşkik, (Se’âdet-i ebediyye) kitâbında, uzun anlatılmışdır].
Uymak sözünden, eğer (iktidâ) ma’nâsını anlıyorsanız, bu da mütevâtîdir. Çünki, iktidâ, her işde uymakdır. Kendi kendine birşeyi az veyâ çok yaparsa, iktidâ etmiş olmaz. Her ne kadar, işin bir kısmında uymağa da, iktidâ etmek denirse de, işin hepsinde iktidâ etmiş sayılamaz. Bunlardan anlaşılıyor ki, sizin tâbi’ olmak sözünüzün en kuvvetli kısmlarından birisi de (uyulanın, tâbi’ olan tarafından, çok sevilmesi) olduğunu söylemeniz yanlışdır, boş yere kürek çekmekdir. Çünki, bu ma’nâ, hiçbir bakımdan, tâbi’ olmak değildir. Hele, sizin bildirdiğiniz ma’nâ, (Birinizin beni sevmesi, kendini ve çocuğunu ve ana babasını ve bütün insanları sevmesinden dahâ çok olmadıkça, bu kimse, tam bir îmân etmiş olmaz) hadîs-i şerîfinde bildirilen Resûlullah efendimizi sevmek gibi olan, islâmiyyetin emr etdiği, ihtiyârî olan muhabbetden değildir.