İpekli giymek, içki içmek ve zinâ halâl yapılır ve yardımcıları çok olur. Kıyâmete kadar böyle gider) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfde, hazret-i Mu’âviyenin güçle, zorla hükûmeti ele geçireceği, fekat zulmün, fesâdın Onun zemânında değil, dahâ sonra başlıyacağı açıkca bildirilmekdedir. Şâh Veliyyullah, hadîs-i şerîfde bildirilen zulmün, fesâdın, Abbâsî devletinin kurulması ile başladığını yazarak, Muhammed Kutbun iftirâ etdiğini ortaya koymakdadır.
Hazret-i Mu’âviyenin Melik olacağına hadîs-i şerîflerde işâret vardır. Bunun için, hazret-i Mu’âviye, hazret-i Hasen hilâfeti kendisine teslim etdikden ve Eshâb-ı kirâm oy verdikden sonra, (Halîfe-i âdil) olmuşdur. Bu yüce Sahâbîye (Melik-i adûd) demek ve bu kelimeye zâlim, kâfir gibi yanlış ma’nâlar vermek büyük iftirâdır. Bunu azgın kral diye terceme edenin ise, islâmiyyetden nasîb alamamış olduğu anlaşılmakdadır.
Kâfirlerin devlet başkanlarına kral denir. Vaktiyle Fransa kralı, İngiliz kralı, Bulgar kralları böyle idi. Bir islâm melikine, müslimânların halîfe diyerek, saydıkları ve sevdikleri mubârek bir zâta kral demek, o melikin ve onun milletinin hepsinin kâfir olduklarını söylemek demekdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz, hazret-i Mu’âviyeye (Melik)diyor. Milyarlarca müslimân da, melik ve halîfe diyor. Hadîs-i şerîflerde medh ve düâ buyurulan ve afv olundukları ve Cennete gidecekleri âyet-i kerîmelerle müjdelenmiş olanlardan biri bulunan hazret-i Mu’âviye gibi bir islâm mücâhidine, bu şanlı ve şerefli sahâbîye zâlim damgasını basacak bir kimse meydâna çıkmamışdı. İslâm mücâhidlerini, hadîs-i şerîfle övülen, hayrlı zemânın arslanlarını, Avrupadaki zâlim ve kâfir derebeylerine benzetmek, islâmiyyetin şahdamarına hançer saplamak demekdir. (Kıyâmet günü azâb melekleri, kâfirlerden önce, ilmi fâideli olmıyan din adamlarına azâb yapacaklardır) ve(Kıyâmetde azâbların en şiddetlisi, ilmi fâidesiz olan din adamına olacakdır) hadîs-i şerîfleri meşhûrdur. Bu hadîs-i şerîfler, gençleri uyandırıyor. Sahte din dergilerinin, din âlimi olarak tanıtdıkları kişilerin, Cehennemde şiddetli azâb görecek birer mücrim, birer îmân hırsızı olduklarını bildiriyor.
Yukarıdaki yazı, birinci cihân harbindeki Lawrens câsûsunu hâtırlatıyor. İyi arabî bilen, sarıklı, sakallı, cübbeli bu İngiliz kâfiri, islâm âlimi görünerek, Ehl-i sünnetin büyüklerini kötülemişdi. Eshâb-ı kirâma, islâm halîfelerine ve Osmânlı Türklerine leke sürerek, yüzbinlerle müslimânı yoldan çıkarmışdı. Böylece, islâmiyyeti değişdirmeğe, bozmağa uğraşanların Türklerden ayrılarak, bir devlet kurmalarını sağlamışdı. Vehhâbî kitâbları, hâlis müslimânlara müşrik diyor. Bize, ya’nî Ehl-i sünnete kâfir damgasını basıyorlar.