Hazret-i Ebû Bekrin, bu ümmetin en kıymetlisi, en üstünü olduğunu, Kur’ân-ı kerîm haber veriyor. (Velleyl) sûresinde, (Cehennem ateşinden çok korkan, Allahın söz verdiği ni’metlere kavuşmak için, malını Allah yolunda verir) meâl-i şerîfindeki âyet-i kerîmenin, hazret-i Ebû Bekri gösterdiğini, Abdüllah ibni Abbâs ve başka Sahâbîler ve bütün tefsîr âlimleri söz birliği ile bildirmekdedirler. Ümmetlerin en iyisi olan bu ümmetin en müttekîsi, en kıymetlisi olduğu Allahü teâlâ tarafından bildirilen bir kimseye kâfir demenin, kötü demenin, sapık demenin, ne kadar alçaklık olacağını artık düşünmelidir. Tefsîr âlimlerinin büyüklerinden, imâm-ı Fahreddîn Râzî hazretleri, (Bu âyet-i kerîme, hazret-i Ebû Bekrin bu ümmetin en üstünü olduğunu göstermekdedir) demişdir. Çünki, “Hücurât” sûresinin onüçüncü âyetinde meâlen, (En üstününüz, Allahdan korkusu çok olanınızdır) buyuruldu. Birinci âyet-i kerîmede, bu ümmet içinde Allahü teâlâdan en çok korkanın, hazret-i Ebû Bekr olduğu bildirildiği için, bu ümmetin en üstününün, O olacağı, ikinci âyet-i kerîmeden anlaşılmakdadır. Hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömerin bu ümmetin en üstünü olduklarını, Eshâb-ı kirâm ve Tâbi’în, sözbirliği ile bildirmişlerdir. Bu sözbirliğini, din imâmlarımızın büyükleri bize haber vermekdedir. Bu haber verenlerden biri, imâm-ı Şâfi’î hazretleridir. Hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömerin, bu ümmetin en üstünü olduklarını, hazret-i Alî de söylemişdir. Hadîs âlimlerinin büyüklerinden imâm-ı Zehebî, kitâbında diyor ki, (Hazret-i Alînin böyle söylediğini seksenden ziyâde kimse bize haber verdi). Şî’î âlimlerinin büyüklerinden olan Abdürrezzak da, bunun için hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömerin, bu ümmetin en üstünü olduklarını söylemişdir. Şöyle ki, (Hazret-i Alî, hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömerin, kendisinden dahâ üstün olduklarını bildirdiği için ben de öyle söylerim. Yoksa, böyle söylemezdim. Hazret-i Alîyi sevip de Onun söylediği gibi söylemezsem, benim için büyük günâh olur) demişdir. Ümmetlerin en iyisi olan bu ümmetin en üstünleri olduğu,(Kitâb) ile, ya’nî Kur’ân-ı kerîm ile, (Sünnet) ile, ya’nî hadîs-i şerîfler ile ve (İcmâ), ya’nî Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sözbirliği ile ve hazret-i Alînin söylemesi ile de bildirilmiş olan kimseleri, kusûrlu göstermek, aşağılamak, bir müslimânın, bir insâflı kimsenin yapacağı şey değildir. Böyle söylenirse, bu ümmetin neresinde hayr ve iyilik kalır? Bir kimseyi sövmek, kötülemek, iyilik olsaydı, ibâdet olsaydı, Kur’ân-ı kerîmde mel’ûn oldukları, kötü oldukları bildirilen, Ebû Cehle ve Ebû Lehebe sövmek emr olunurdu. Bunları sövmek, çok sevâb olurdu.
- 267 -