Bunlara karşılık deriz ki, Allahü teâlâ, insanları olgunlaşdırmak ve kalblerindeki hastalıklarını tedâvî etmek için, ezelde merhamet ederek, Peygamberler göndermeği dilemişdir. Peygamberlerin, bu vazîfelerini yapabilmeleri için, itâ’at etmiyenleri korkutmaları, itâ’at edenlere müjde bildirmeleri lâzımdır. Âhiretde, birinciler için azâb, ikinciler için sevâb bulunduğunu haber vermeleri lâzımdır. Çünki insan, kendine tatlı gelen şeylere kavuşmak ister. Bunlara kavuşabilmek için, doğru yoldan sapar, günâh işler. Başkalarına kötülük yapar. İnsanları kötülük yapmakdan korumak, dünyâda ve âhiretde râhat ve huzûr içinde yaşamalarını sağlamak için, Peygamberlerin gönderilmesi lâzımdır. Dünyâ hayâtı kısadır. Âhiret hayâtı sonsuzdur. Bunun için, âhiret hayâtındaki se’âdeti kazanmak önce gelmekdedir. Eski felsefecilerden ba’zıları, kendi görüş ve hayâlleri ile hâzırladıkları kitâbların sürümlerini artdırmak için, Peygambere inen kitâblarda okudukları ve bunlara inananlardan işitdikleri, ahlâkı güzelleşdirmek ve fâideli işler yapmak yollarını bunlara karışdırdılar. Hüccet-ül-islâm imâm-ı Muhammed Gazâlînin, kitâbında ibâdetlere de yer vermesine gelince, fıkh âlimleri ibâdetlerin nasıl yapılacaklarını bildirdiler. İnceliklerini anlatmadılar. Çünki, onların maksadı, ibâdetlerin doğru yapılmasının şartlarını ve şekllerini bildirmekdi. İnsanların içlerine, kalblerine bakmadılar. Bunları bildirmek, tesavvuf âlimlerinin vazîfesi idi. İmâm-ı Gazâlî, bedenlerin ve görünen işlerin iyileşmesini sağlıyan din ile, iç âlemin temizliğine kavuşduran tesavvuf bilgilerini birleşdirdi. Kitâbında bu ikisine de yer verdi. İkincisine (Münciyyât), ya’nî felâketden kurtarıcı bilgiler ismini verdi ise de, ibâdetlerin de müncî olduklarını bildirdi. İbâdetlerin kurtarıcı olmalarını sağlamak, fıkh kitâblarından öğrenilir. Kurtarıcı olan kalb bilgileri, fıkh kitâblarından öğrenilmez. Bunu dahâ iyi anlamak için, bu kitâbda bildirdiğim, O yüce imâmın sözlerini okumalıdır.
Tıb adamı Calinosu ve nahv âlimi Amr Sîbeveyhi görmedik. Bunların o ilmlerde mütehassıs olduklarını nerden anladık? Tıb ilminin ne demek olduğunu biliyoruz. Calinosun kitâblarını okuyor, sözlerini işitiyoruz. Hastalara ilâc verdiğini, derdlerden kurtardığını öğreniyoruz. Buradan, onun tabîb olduğuna inanıyoruz değil mi? Bunun gibi, nahv ilmini bilen bir kimse, Sîbeveyhin kitâblarını okuyup, sözlerini işitince, onun nahv âlimi olduğunu anlar ve inanır. Bunlar gibi, bir kimse peygamberliğin ne olduğunu iyi anlar ve Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri incelerse, Muhammed aleyhisselâmın, peygamberliğin en yüksek derecesinde olduğunu iyi anlar. O iki âlime olan îmân hiç sarsılmadığı gibi, câhillerin, sapıkların iftirâları, lekelemeleri, onun Muhammed aleyhisselâma olan bu îmânını hiç sarsmaz.