O zemân, Arablar şi’re çok kıymet verirdi. Aralarında çeşidli şâ’irler yetişdi. Birbirleri ile şi’r yarışı yaparlardı. Kazananlarla öğünürlerdi. Kur’ân-ı kerîme benzer kısa bir sûre söyliyebilmek için, elele verdiler. Çok uğraşdılar. Hâzırladıkları şi’rleri, Muhammed aleyhisselâma götürecekleri zemân, Kur’ân-ı kerîmden bir sûre ile karşılaşdırdılar. Sûredeki belâgati iyi anladıkları için, kendi sözlerinden kendileri utandılar. Resûlullaha götüremediler. Bu zevallılıkları karşısında, ilm ile karşı koymakdan vazgeçip, kaba kuvvete başvurmakdan başka çâre bulamadılar. Kılınca sarıldılar. Müslimânlara saldırmağa başladılar. Resûlullahı öldürmeğe karâr verdiler. Bunun için hâzırladıkları plânı gerçekleşdirmeğe kalkışdılar ise de, târîhde herkesin okuduğu gibi, mağlûb ve rezîl oldular. Muhammed aleyhisselâmın böyle meydân okuması karşısında ve böyle elele vererek uğraşmaları sonunda, bir sûre gibi vecîz, belîğ bir söz söyliyebilselerdi, Resûlullaha gelir, okurlar, gürültü, patırtı koparırlardı. Bu taşkınlıkları dillere yayılır, târîhlere geçerdi. Bir konferanscının kürsüde öldürülmesi gibi, meşhûr olurdu. Bu başarısızlıkları, Kur’ân-ı kerîmin mu’ciz olduğunu, insan sözü olmadığını açıkca göstermekdedir.
Süâl: Meâl-i şerîfleri, (Bir benzerini siz de söyleyiniz) gibi âyetleri ve Muhammed aleyhisselâmın bu yolda meydân okumasını, Mekke şehrinin dışında bulunan şâ’irler işitmemiş olabilirler. Belki de, menfe’at karşılığı, yâhud başka dürlü bir anlaşma veyâ bizim bilmediğimiz bir niyyet ile bu işe karışmamış olabilirler. Meselâ, Onun kuracağı devletde koltuk sâhibi yapılmakla aldatılmış olabilirler. Yâhud, önceleri Onun sözlerini küçük gördüler, cevâb vermeğe kalkışmadılar. Sonradan kuvvetlendiğini, Ona inananların çoğaldığını görerek, cevâb vermekden korkdular. Yâhud da, değerli şâ’irler ma’îşet derdine, geçim sıkıntısına düşmüş olduklarından, cevâb vermeğe vakt bulamamış olabilirler. Belki de, cevâb verilmişdir. Ba’zı sebeblerle, bu başarıları unutulmuş, sonraki zemânlara ulaşamamışdır. Meselâ, müslimânlar çoğalıp, kuvvetlenip, üç kıt’a üzerine yayılınca, bu başarı haberlerini yok etmişlerdir. Yâhud da, bu haberler, uzun zemânlar kendiliğinden unutulup yok olmuşlardır.
Cevâb: Bu çeşidli şübhelerin cevâblarını önceki makalede kısaca bildirmişdim.