Bu sırada, konuşmaların ceryânını doğru olarak şâha bildirdiler. Bunun üzerine, Îrân, Buhâra ve Efgan âlimleri ile birleşerek, küfre sebeb olan şeylerin hepsini ortadan kaldırarak, karâr yazılmasını ve şâha vekîl olarak bu üç millet âlimlerine benim reîs olmaklığımı emr eyledi. Çadırlardan çıkdık. Efganlılar, özbekler, acemler, parmakları ile beni gösteriyorlardı. Îrân âlimlerinden yetmiş kişi, imâm-ı Alînin “kerremallahü teâlâ vecheh” mubârek türbesi arkasında toplandı. Îrân âlimlerinin başında, molla başı Alî ekber vardı.
Molla başı, Buhârâ âlimi Bahr-ul’ilm, molla Hâdî hocaya beni göstererek dedi ki, bu zâtı bilir misin? Hayır bilmiyorum, dedi. Bu zât, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklerinden Süveydî zâde şeyh Abdüllah efendidir. Bu toplantımızda bulunmasını ve şâh tarafından vekîl olarak, üzerimize hâkim olmak üzere gelmesini şâh, Ahmed pâşadan istemişdi. Eğer sözbirliğine varırsak, hepimizin üzerine şâhid olacak ve bizim için, öylece hükm verecekdir. Şimdi, küfre sebeb olan şeyler ne ise, hepsini ayıralım. Bunları onun yanında ortadan kaldıralım. Ebû Hanîfe zâten bize kâfir demiyor. Bununla berâber, bu yolda derince düşünelim. (Şerh-i mevâkıf) kitâbı, İmâmiyye mezhebinde olanlara kâfir demiyor. Ebû Hanîfe “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Fıkh-ı ekber) kitâbında, kıbleye karşı nemâz kılanlara kâfir demeyiz, buyurdu. (Şerh-i hidâye) kitâbında da diyor ki, İmâmiyye fırkası, müslimân fırkalarındandır. Bununla berâber, sonra gelenleriniz bize kâfir dedi.
Bizim sonra gelenlerimiz de, size kâfir dedi. Yoksa, biz de kâfir değiliz, siz de değilsiniz. Şimdi, sonra gelenlerinizin bize kâfir demelerine sebeb olan sözlerimizi bildiriniz de, böyle sözlerden vazgeçelim, dedi.
Hâdî hoca dedi ki, Şeyhaynı ya’nî Ebû Bekr ile Ömeri “radıyallahü teâlâ anhümâ” söğdüğünüz için kâfir oluyorsunuz.
Molla başı dedi ki, Şeyhaynı söğmekden vazgeçdik.
Hâdî hoca:
—Eshâb-ı kirâma “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, sapık, kâfir demekle de kâfir oluyorsunuz, dedi, Molla başı:
—Eshâb-ı kirâmın hepsi müslimândır ve âdildir “radıyallahü anhüm” diyoruz dedi.
—Müt’a nikâhına da halâl diyorsunuz.
—O, harâmdır. Onu, ancak, alçaklar yapar.
—Hazret-i Alîyi, hazret-i Ebû Bekrden üstün tutarak halîfe olmak, Alînin hakkı idi diyorsunuz.
—Peygamberden “sallallahü aleyhi ve sellem” sonra insanların en üstünü Ebû Bekr-i Sıddîkdır.