Ehl-i sünnet ise, her fâsık ve kötü kimseyi halîfe yapıyor diyerek oradaki binlerle Ehl-i sünnetden dinleyiciye la’net etdiği ve hazret-i Ebû Bekrin halîfe olmasını, hazret-i Alî ile altı aded Sahâbenin kabûl etmeyip, bu yolda çarpışma olduğunu ve Alî tarafındakilerin yirmiikiye çıkdığını, bu yirmiiki kişiden başka Eshâbın hepsine ve Onları sevenlere ve Onların yolunda giden müctehidlere ve âlimlere ve bütün Ehl-i sünnete, herkesin önünde kâfirdirler ve kâfirlerden de dahâ kötüdürler diyerek bunlara la’net etmenin en kıymetli ibâdet olduğunu bildirirken, halîfe Hârûnürreşîdin neş’elendiği, keyflendiği, arasıra câriyenin üzerine altın saçarak ona kıymet verdiğini böylece gösterdiği, alçak ve gülünç kelimelerle ballandıra ballandıra yazılıdır.)
Tevbe sûresi, yüzüncü âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ Onlardan râzıdır. Onlar da, Ondan râzıdırlar) buyuruldu. Burada, Eshâb-ı kirâmın hepsini, ya’nî Muhâcirlerin ve Ensârın hepsini sevdiğini, beğendiğini bildiriyor. Ahzâb sûresinin altıncı âyetinde meâlen, (Onun zevceleri, mü’minlerin analarıdır)buyuruldu. Burada, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek zevcelerini “radıyallahü teâlâ aleyhinne ecma’în” medh ve senâ ediyor. Bu âyet-i kerîmelere karşı gelerek, bu din büyüklerine yalancı demek, bunların bildirdiği hadîs-i şerîflere güvenilmiyeceğini söylemek, aklı olan kimsenin inanacağı bir söz değildir. Bu sözleri, ancak dîn-i islâmı lekelemek, yıkmak istiyen sinsi düşmanlar, yehûdîler söyliyebilir.
Mu’tezile fırkasından işiterek, Kur’ân-ı kerîmin mahlûk olduğunu, insanların işlerinin mahlûk olmadığını isbât etmek için sorduğu bildirilen süâllere, müctehidlerin yetişdirdiği talebenin herbiri tarafından çok güzel ve şübhe bırakmıyan cevâblar verilmiş, bu yolda binlerce kıymetli kitâb yazılmış, çoğu yabancı dillere çevrilerek, dünyâ bilginlerini hayrân bırakmışlardır. Böyle olunca, câriyenin bu süâllerine müctehidler cevâb veremedi, şeklindeki yaldızlı yuvarlak sözlerle, ancak ahmaklar aldatılabilir. Aklı olan, bu yazıların yalan ve iftirâ olduğunu, islâmiyyeti yıkmak için, din düşmanının, yehûdîlerin perde arkasından yapdığı hücûmlar olduğunu hemen anlar.
Kur’ân-ı kerîmin mahlûk olduğunu ve insanların kötü işlerini Allahü teâlâ yaratmayıp, insanların her istediğini kendi yaratdığını göstermek için, Mu’tezilenin Ehl-i sünnete karşı olan süâllerini yazıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi aleyhim” bunlara verdikleri kesin ve susdurucu cevâbları yazmamış, gizlemişdir. Hâlbuki, Ehl-i sünnetin cevâbları, kelâm kitâblarımızda uzun yazılıdır. [Adı geçen (Tuhfe-i isnâ aşeriyye) kitâbında da yazılı olduğu gibi, (Eshâb-ı Kirâm) ve (Mektûbât Tercemesi) kitâblarında da yazılmış olduğundan, burada tekrâr etmemeği uygun gördük.]
Hârûnürreşîd, Abbâsî halîfelerinin en âlimi, en cesûru ve en âdili idi.