Hazret-i Alî, ortalığın karışık olduğunu, bu karışıklıkda kâtillerin bulunamıyacağını, aranınca ikinci bir isyân çıkacağını, islâmiyyetin bu emrini, ancak ortalığın düzelmesinden sonra yapabileceğini bildirdi. Bunlar da, islâmiyyetin emrini yapmıyan halîfeye itâ’at olunmaz, dedi. İmâm-ı Alînin ictihâdı doğru idi. Karşı tarafda olanların da ictihâdlarına göre hareket etmesi lâzım geliyordu. Halîfenin, kendine uymıyanları zor ile itâ’ate getirmesi lâzım idi. Bu yüzden Cemel vak’ası, ya’nî deve muhârebesi oldu. Çok müslimân kanı döküldü. Bu zemân hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anhüm”, Şâmda vâlî idi. Deve vak’asına karışmadı. Şâmlıların kanının bu işe bulaşmasını önledi. Hazret-i Alî gâlib gelip, Şâmlıların da itâ’at etmesini isteyince, hazret-i Mu’âviye de ictihâd ederek, kâtillerin yakalanmasını ve cezâlarının verilmesini istediğinden ikinci olarak Sıffîn muhârebesi yapıldı.
Görülüyor ki, dört halîfeden hiçbiri hattâ Eshâb-ı kirâmdan hiçbiri “radıyallahü anhüm”, halîfe seçiminde, aslâ dünyâ menfe’ati düşünmemiş, Allahü teâlânın emrini yerine getirmek için çalışmışlardır. Dört halîfe hiç râhatlarını düşünmeyip, gece gündüz islâmiyyete ve müslimânlara hizmet etmeğe uğraşmışlar, bu hizmeti Allah rızâsı için ve mecbûr kalarak kabûl etmişlerdir.
Hurûfîler, halîfeliği sultânlığa, krallığa benzetiyor. Böyle sandıkları için, hazret-i Alî, üç halîfenin hilâfetlerini kabûl etmedi. Yirmi beş sene, hiç durmadan bunlarla çarpışdı, diyorlar. Devlet başkanı olmak için yıllarca uğraşdı. Bunu istemedikleri için, Eshâb-ı kirâma karşı senelerce kin ve düşmanlık besledi sanıyorlar. Bunun için üç halîfeye ve bunlara oy veren binlerce Eshâba, kıyâmete kadar la’net etmelidir, diyorlar. Kendilerini doğru tanıtabilmek için, islâmiyyete ve akla uymayan ve hazret-i Alînin yüce şânına yakışmıyan şeyler uyduruyorlar.
8—Câriye demiş ki, (Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” halîfe olunca, hazret-i Fâtıma-tüzzehrânın hurma bağçesini zor ile elinden almış, hazret-i Fâtıma, buna gücenip ölünciye kadar Ebû Bekre düşman olmuş. Hattâ, öleceği zemân Ebû Bekr ile Ömerin cenâzede bulunmamaları için, kendisinin gece defn edilmesini vasıyyet eylemiş).
Bu bağçede sayılı birkaç ağaç vardı. Büyük bir orman olsaydı dahî, böyle birşey için, dünyânın malına, mülküne zerre kadar dönüp bakmadığı için, kendisine (Betûl) denilen Resûlullahın kızı, kadınların en şereflisi Fâtıma-tüzzehrânın “radıyallahü anhâ” babasının Cennet ile müjdelediği üç halîfeye düşmanlık etmesi, afv ve ihsânda bulunmaması, bunlara [hâşâ] la’net etmesi ve müslimânlara da böyle olmalarını tavsiye eylemesi çok büyük bir yehûdî iftirâsı ve pek derin bir gaflet uykusudur.