4 — Bir kimse, malı olduğu hâlde, borcunu ödemeği bir sâat gecikdirirse, zâlim ve âsî olur. Her an la’net altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günâhdır ki, uykuda bile durmadan yazılır. Değeri düşük olan para veyâ işe yaramayan mal vererek öder ve bunu hak sâhibi istemiyerek alırsa, yine günâh olur. Onu râzı etmedikçe, gönlünü almadıkça günâhdan kurtulamaz.
İslâm âlimleri, islâm dîninin emr etdiği güzel ahlâkı, 1400 seneden beri, hep anlatmışlar ve kitâblarında yazmışlardır. Böylece, islâm dîninin bildirdiği güzel huyları gençlerin kafalarına, kalblerine yerleşdirmeğe çalışmışlardır. Güzel ahlâkı yayan sayısız kitâblardan biri, misâl olarak aşağıda yazılıdır.
Derin islâm âlimi, büyük velî, ikinci bin yılın müceddidi olan İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkînin “rahime-hullahü teâlâ” (Mektûbât)kitâbı çok kıymetlidir. Osmânlı devletinde islâm medreselerinin en yükseği olan (Medreset-ül-mütehassısîn)de tesavvuf müderrisi [profesörü] olan Seyyid Abdülhakîm Efendi “rahime-hullahü teâlâ”, çok kerre (İslâm dîninde, Mektûbât kitâbı kadar kıymetli hiçbir kitâb yazılmamışdır) ve (Allahın kitâbı olan Kur’ân-ı kerîmden ve Peygamberimizin hadîs-i şerîflerinden sonra, en kıymetli, en üstün kitâb, imâm-ı Rabbânînin (Mektûbât) kitâbıdır) buyurmuşdur. İmâm-ı Rabbânî “rahime-hullahü teâlâ” 971 [m. 1563] de Hindistânda Serhend şehrinde doğmuş, 1034 [m. 1624] de orada vefât etmişdir. Abdülhakîm efendi, 1281 [m. 1865] de Vanda tevellüd, 1362 [m. 1943] de Ankarada vefât etmişdir. Bağlumda medfûndur.
(Mektûbât)ın birinci cild, yetmişaltıncı mektûbunda buyuruluyor ki:
Sûre-i Haşrin yedinci âyetinde meâlen, (Resûlümün getirdiği emrleri alınız, itâ’at ediniz! Nehy, men’, yasak etdiği şeylerden sakınınız!) buyurulmuşdur. Dünyâda felâketlerden, âhiretde azâbdan kurtulmak için, iki şey lâzımdır: Emrlere sarılmak ve yasaklardan sakınmakdır. Bu ikisine islâmiyyete uymak denir. Bu ikisinden en büyüğü, dahâ lüzûmlusu, ikincisidir ki, buna (Vera’) ve(Takvâ) denir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yanında, birisinin çok ibâdet etdiğini, çok uğraşdığını söylediler. Birisinin de, yasak edilen şeylerden çok sakındığını söylediklerinde, (Hiçbirşey, vera’ gibi olamaz!) buyurdu. Ya’nî, yasaklardan sakınmak, dahâ kıymetlidir buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde de, (Dîninizin direği vera’dır) buyurdu. İnsanların meleklerden dahâ üstün olabilmesi, vera’ sâyesindedir ve terakkî etmeleri, yükselmeleri bu sâyededir. Melekler de, emrlere itâ’at etmekdedir. Hâlbuki melekler, terakkî edemiyor. O hâlde, vera’a sarılmak ve takvâ üzere olmak, herşeyden dahâ lüzûmludur.