480

Prof. Robinsonun yukarıdaki sözleri, ne kadar doğrudur! Bugün insanların çoğu, dinlerin çizdiği yolu bırakmış, yalnız maddiyyâta ehemmiyyet vermeğe başlamışdır. Zevallılar bilmezler ki, maddiyyât bir hiçdir. Yıkılıp harâb olmağa mahkûmdur. İnsanın ölmez kısmı, rûhudur. Rûh maddiyyât ile beslenmez. Rûhu besliyen gıda, önce, onu ve herşeyi yokdan yaratan Allahü teâlâya doğru olarak îmân, sonra Ona ibâdet ve kulluk etmekdir. Bugün, bütün ilm ve fen adamları, devlet reîsleri hep Allahü teâlânın varlığına inanmakdadırlar. Fekat, îmân ve ibâdetde yanlış, bozuk düşüncelere, fikrlere saplanmakda, hak yoldan ayrılmakdadırlar. Bunu Amerikanın en büyük beyin cerrâhı olan Prof. White ne güzel anlatıyor! Prof. White, bir çok ilm dereceleri kazanmış, bulduğu yeni operasyon usûlleri ile milletlerarası şöhrete kavuşmuş bir beyin operatörü olup, hem Cleveland Üniversitesinde profesör, hem de aynı şehrde kurulmuş olan Metropolitan hastahânesi Beyin Cerrâhîsi kliniğinin direktörü bulunmakdadır. Bakınız Prof. White ne diyor:

(Ameliyyât için getirilen çocuk, altı yaşında sevimli bir kızdı. Çok güzel, canlı, zekî, neş’eli. Fekat muâyene sonunda beyninde büyük bir ur bulunduğunu gördük. Ameliyyâta aldık. Bu tümör ile bağlantı hâlinde bulunan bir kist, onu çok genişletmişdi. Ben içi su ile dolu olan parçadan ameliyyâta başladım. Fekat felâket! Yarım küre şeklinde olan kistli tümör, birdenbire küçülüverdi ve sathındaki geniş damarlar yırtıldı. Ameliyyât sâhası üzerine kan fışkırmağa başladı. Oluk gibi akan kanı durdurmak için arkadaşlarımla birlikde elimizden geleni yapıyorduk. Fekat kanı durduramıyorduk. Artık muhârebeyi gayb edeceğimizi görüyorduk. Çocuk elimizin altında ölüyordu. Üzerimize büyük bir hüzn çökmüşdü. Ben patlayan damarlar üzerine pamuk parçaları koyarak kanamayı durdurmağa çalışıyordum. Kanama durur gibi oldu. Fekat elimi kaldıramıyordum. Çünki, elimi kaldırsam, kanamanın tekrâr başlıyacağını ve bu sefer artık bir şey yapmak imkânı kalmıyacağını biliyordum. Çocuğa kan verilmeğe başlandı. Benim parmaklarım hâlâ pamukların üzerindeydi. Bu dakîkada kendimi ne kadar âciz, ne kadar kudretsiz hissetdim! Benim gibi zevallı bir insan, nasıl olur da kendinde bir küçük kızın beyninde meydâna gelen tümörü kesip çıkarmak cesaretini bulabilirdi? Nasıl olur da böyle mu’azzam bir işin mes’ûliyyetini üzerine alabilirdi? Adına (beyin) dediğimiz ve en mu’azzam işleri gören, insana şahsiyyetini veren, ona zekâ, hâtıra, heyecân, his, zevk, ızdırâb, düşünce ve hayâl gibi dürlü dürlü kudretler bahş eden, ancak Allahü teâlânın yaratabileceği bu mu’azzam esere, bir zevallı insan nasıl dokunabilirdi?

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.