Onların, Allahü teâlânın yoluna girmek için süslere, resmlere, heykellere, mumlara, müziğe ve benzeri şeylere ihtiyâcları yokdu. Allahü teâlânın kulu olduklarını his etmeleri ve kendilerini ona teslîm etmeleri, onlara en büyük ma’nevî huzûr ve se’âdeti, lezzeti veriyordu.
İslâm dînindeki hürriyyet ve müsâvât [eşitlik], beni dâimâ kendine çekmişdir. Müslimânlar arasında, en yüksek bir mevkı’ sâhibi ile en fakîr bir kimse, Allahü teâlânın huzûrunda müsâvîdir ve birbirinin kardeşi sayılır. Câmi’de, müslimânlar yan yana ibâdet ederler. Mevkı’ sâhibi olanlar için ayrılmış, özel yerler yokdur.
Müslimânlar, Allahü teâlâ ile kul arasında hiç bir kimsenin bulunmadığına îmân ederler. Müslimânlıkda ibâdet, Allahü teâlâ ile kul arasında yapılır. Günâhlarını afv etdirmek için, din adamlarına baş vurmazlar. Her müslimân kendi hareketinden, ancak kendisi mes’ûldür.
Müslimânlar arasındaki kardeşlik, bana hayâtda çok kerreler yardımcı oldu. Bu din kardeşliği de, beni müslimânlığa götüren âmillerden biridir. Nereye gitsem, bir müslimân kardeşimin bana yardım edeceğini ve üzüntülerimi benimle paylaşacağını biliyorum. Dünyâda, ırk, renk ve siyâsî düşünceleri birbirinden farklı olan bütün müslimânlar, birbirinin kardeşidir ve birbirlerine yardım etmeği kendilerine borç bilirler
İşte, beni müslimân yapan sebebler bunlardır. Acabâ bunlardan dahâ güzel ve ulvî [yüce] bir sebeb düşünülebilir mi?
6
SALÂHADDÎN BOART
(Amerikalı)
1338 [m. 1920] senesinde, bir doktoru ziyâret için mu’âyenehânesine gitdiğim zemân, bekleme odasında, Londrada çıkan (Orient Review) ve (African Times) mecmû’alarını görmüşdüm. Bu mecmû’ayı karışdırırken okuduğum: (Ancak bir tek Allah vardır) cümlesi, benim üzerimde çok derin bir te’sîr yapdı. Çünki hıristiyanlık dîninde, tâm üç dâne tanrı vardı ve aklımız kabûl etmediği hâlde, buna inanmak zorundaydık. Bu (Ancak bir tek Allah vardır) ibâresi, bu târîhden i’tibâren aklımdan çıkmaz oldu. Bu kudsî ve ulvî i’tikâd, müslimânların kalblerinde taşıdıkları, behâ biçilmez bir hazînedir.
Artık islâmiyyete alâkam artdı. Bir müddet sonra müslimân olmağa karar vermişdim. Müslimân oldukdan sonra, Salâhaddîn ismini aldım. Müslimânlığın en doğru din olduğuna inanıyordum.