3) İslâm dîni, hem rûhu, hem de bedeni terbiye etmekdedir. Ya’nî islâmiyyet rûhânî ve cismânî husûsları kendisinde cem’ etmişdir.
İslâmiyyetdeki uhuvvet [kardeşlik], ne ırk, ne de sınıf farkı tanımaz. Bütün dünyâdaki müslimânlar birbirlerinin kardeşidir. Dünyâda çok müslimân vardır. İslâmiyyet, akl-ı selîm sâhiblerinin dînidir. İster Hindli, ister Pâkistânlı, ister Arab, ister Afganlı, ister Türk, ister Japon veyâ Çinli olsun, dünyâda bulunan bütün müslimânlar birbirlerini kardeş bilirler. Bu sebebden, islâm dîni temâmiyle beynel-milel bir dindir. Bugün bozulmuş, perîşân hâle gelmiş insan cem’ıyyetlerini doğru yola sokacak, onun kusûrlarını düzeltecek biricik vâsıta, islâm dînidir. Allahü teâlânın ihsân etdiği bir din olduğu içindir ki, hangi ırkdan, hangi milletden olursa olsun, hepsinin uyacakları mezhebler vardır. İslâm dîni, medeniyyet târîhinde çok mühim rol oynamış, yarı barbar insanları kısa bir zemân içinde, medeniyyete vâsıl etmişdir. İslâm dîni, insanların sulh ve huzûr içinde yaşamalarını ister. Onların, se’âdete, huzûra kavuşmaları için, îcâb eden ahkâmı vaz’ etmişdir. Bu husûsda diğer dinlerin, meselâ hıristiyanlık veyâ budizmin emrleri temâmen farklıdır. Bu iki din, insanları bir araya getirmek şöyle dursun, insanların dünyâdan elini eteğini çekmesini ve birbirlerinden uzaklaşmalarını emr eder. Birçok Buda ma’bedleri, güç aşılabilen dağların tepesinde kurulmuşdur. Bunun sebebi, buralara mümkin olduğu kadar az insanın gelmesini temîn etmekdir. Japonların dînî akîdeleri tedkîk edilecek olursa, onların da birbirinden mümkin olduğu kadar uzak yaşamağı esâs tutdukları görülür. Hıristiyanlara gelince, koyu hıristiyanların kiliseleri hep tenhâ yerlerde kurulmuşdur. İçleri mümkin olduğu kadar karanlık tutulmuşdur. Ancak son zemânlarda, kiliseler şehrin içine girebilmişdir. Hıristiyanlar, insanların günâhkâr olarak doğduğunu, onun için dünyâda dâimâ azâb çekmeleri îcâb etdiğini ileri sürerler. Görülüyor ki, bütün bu dinlerde din ile insan hayâtı birbirinden ayrılmış, dünyâdaki hayâtın ancak çile çekmek olduğu telkîn edilmişdir.
Hâlbuki islâm dîni, insanları Allahü teâlânın sevgili kulları olarak kabûl eder. Mescidler köylerin tam ortasına, insanların arasına kurulmuşdur. İçerleri ferâh ve aydınlıkdır. İnsanlar buraya seve seve ibâdete gelirler.