İslâm dîninin Japonyaya yayılması mes’elesini bütün müslimânlar ciddiyyet ile düşünmeli ve yukarıda da söylediğim gibi, bizim memlekete hakîkî âlimler göndermelidirler. Bu gelen müslimânlar, Japonlara yalnız lafla değil, kendi hâl ve hareketleri ile de bir İslâm nümûnesi olmalıdır. Biz Japonlar, sulha, hakîkate, doğruluğa, samîmiyyete, fazîlete müştâkız. Gün geçdikçe, bu güzel hasletlerimizi gayb ediyoruz. İşte, ancak İslâmiyyet, bizim imdâdımıza yetişebilir ve bizi harâb olmakdan kurtarabilir.
Müslimânlar büyük ve tek hâlık Allahü teâlâya îmân eder. Japonların da böyle bir îmâna ihtiyâcları vardır.
İslâmiyyet (sulh) demekdir. Japonlar kadar sulh istiyen bir başka millet yokdur. Sulha ve huzûra kavuşmak için kendisi (sulh) demek olan İslâmiyyeti kabûl etmek îcâb eder. İslâmiyyet, insanlar ile sulh ve se’âdet içinde berâber bulunmak ve Allahü teâlânın emrlerine teslîm olmak demekdir. Bütün müslimânlar, birbirinin kardeşleridir. İnsanlık, ancak islâmiyyet sâyesinde felâketlerden ve vahşetden kurtulacakdır.
35
Bayan FATMA KAZUE
(Japon)
İkinci Cihân Harbinden sonra, dînimize olan rağbetin gitdikçe za’îflemekde olduğunu görüyordum. Japonlar, yavaş yavaş Amerikalıların hayât tarzına alışıyorlardı. Bu hayât tarzı, insanın dinle alâkasını azaltıyor, onu bir makina hâline sokuyordu. Fekat, böyle maddîleşen insanlarda bir büyük nâkısa vardır. Ben bu eksikliği his ediyordum. Rûhumda bir boşluk vardı. Bu hayât tarzından memnûn değildim. Fekat, noksan olan neydi, bunu anlamağa imkân bulamıyordum.
Bir müddet kalmak için, Tokyoya gelen bir müslimânı ziyâret etdim. Onun din hakkındaki sözlerine ve ibâdet tarzına son derecede hayrân oldum. Ona birçok süâller sormağa başladım. Verdiği cevâblar, hem beni memnûn ediyor, hem de rûhumdaki boşluğu dolduruyordu. O, bir tek hâlık [yaratıcı] olduğunu, bu yaratıcının, se’âdet ve selâmet ile yaşamamız için neler yapmamız lâzım geldiğini bize bildirdiğini, kendisinin de, onun emrlerine uygun olarak yaşadığını anlatdı. Bu sözler, benim üzerimde o kadar derin bir te’sîr yapdı ki, ben de onun dînini kabûl etmek istediğimi bildirdim ve onun rehberliği ile müslimân oldum.