(Mattaya âid olduğu kabûl edilen İncîlin, hakîkatde onun tarafından yazılmadığını ileri sürenler vardır. Bugün birçok kilise mensûbları, bu İncîlin sırlarla örtülü bir şahıs tarafından yazıldığını ileri sürmekdedirler. Bu esrârengiz kişi, Mattanın İncîlini eline almış, onu istediği gibi değişdirmiş, içine başka birçok sözleri de ilâve etmişdir. Üslûbu açık ve akıcıdır. Hâlbuki hakîkî Matta İncîlinin üslûbu dahâ ağır, fekat sözleri dahâ muhâkemelidir. Matta, gördüklerini, duyduklarını zihninde bir muhâkemeden geçirdikden ve duyduğu sözlerin Allah kelâmı olduğuna temâmen inandıkdan sonra, bunları kaleme alıyordu. Hâlbuki, şimdi Matta İncîli olarak elimizde bulunan metin, dikkat ile yazılmamışdır.)
Allahü teâlânın kelâmı mütemâdiyen değişemiyeceğine göre, yalnız yukarıdaki sözler, bugünkü Matta İncîlinin insan eli ile yazıldığını isbâta kâfîdir. Matta İncîli ortadan gayb olmuş, onun yerine meşhûr olmıyan bir kişi yeni bir İncîl yazmışdır. Bu kişinin kim olduğunu kimse bilmemekdedir.
Bugünkü Kitâb-ı mukaddesin (yeni ahd) kısmında bulunan dört İncîl, bilindiği gibi, Mattadan başka, Yuhannâ, Luka ve Markos tarafından yazılmışlardır. Bunlardan yalnız Yuhannâ [ki Îsâ aleyhisselâmın teyzesinin oğlu idi] Îsâ aleyhisselâmı görmüş, fekat, İncîlini Onun semâya kaldırılmasından sonra Samosda yazmışdır. Luka ile Markos ise, Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemişlerdir. Bunlardan Markos, Petrusun tercümânı idi. Yalnız Matta İncîli değil, Yuhannâ İncîli de başkası tarafından yazılmış ve değişdirilmişdir. Bunların isbâtı 271. ci sahîfeden i’tibâren bildirilmişdir. Kısaca bu dört İncîl hakkında birbirlerinden farklı birçok rivâyetler vardır. Bütün dünyânın birleşdiği bir husûs vardır. O da, bu dört İncîl (aşağıda göreceğiniz gibi), aynı hâdiseleri başka anlatan ve insan eliyle yazılmış hikâyelerden ibâretdir. Allahü teâlânın kelâmı değildirler. Bugünkü Kitâb-ı mukaddesin ya’nî Tevrât ve İncîllerin içindeki ba’zı hatâları anlatmadan evvel, Tevrât ve İncîllerin başka bir husûsiyyetinden de bahs etmek istiyoruz. Hıristiyanlarla münâzara eden ve onları cevâbdan âciz bırakan Ahmed Didat şu hikâyeyi anlatıyor:
(Birgün, hıristiyan komşularıma ricâ etdim. (Ben şimdi kitâb-ı mukaddes ile meşgûl oluyorum. Size ondan bir parça okumak istiyorum) dedim. Benim Kitâb-ı mukaddes ile alâkadâr olduğuma pek memnûn kaldılar. (Gâlibâ hidâyete kavuşuyor) diye sevindiler. Sür’ât ile etrâfımda toplandılar. Ellerine birer Kitâb-ı mukaddes verdim ve (İşâyâ)kitâbının 37. ci bâbını açmalarını ricâ etdim. (Şimdi ben size kendi elimdeki Kitâb-ı mukaddesden bu bahsi okuyacağım. Lütfen beni ta’kîb edin ve doğru okuyup okumadığıma dikkat edin) dedim.