Hepsi beni dikkat ile dinlemeğe ve okuduğum parçayı ellerindeki Kitâb-ı mukaddesden ta’kîb etmeğe başladılar. Okuduğum parça şöyle idi:
(Vâki’ oldu ki, Kral Hizkiya bunu işitince, esvâbını yırtdı ve çul sarınıp Rabbin evine girdi.
Ve Kral, evi üzerinde olan Elyakimi ve Kâtib Şebnayı ve kâhinlerin ihtiyârlarını çula sarılmış olarak, Amatsun oğlu Peygamber İşâyâya gönderdi.
Ve ona dediler: Hizkiya şöyle diyor: Bugün sıkıntı, tekdîr ve rüsvâlık [aşağılık] günüdür. Çünki çocuklar doğum vaktine geldi, fekat doğuracak kudret yok.) Bir müddet dahâ okudum.
Ben devâm ederken onlara, (Nasıl, harfi harfine doğru okuyor muyum?) diye soruyordum. Onlar da (tâm tamına, harfi harfine doğru okuyorsun) diye tasdîk ediyorlardı. Birdenbire kendilerine: (Şimdi size bir şey söyliyeceğim: Sizin elinizde dinlediğiniz kısm Ahd-i atîkin [Tevrâtın] İşâyâ kitâbının 37. ci bâbıdır. Benim okuduğum parça ise yine Ahd-i atîkin İkinci Melikler [Krallar] 19. cu bâbıdır. Ya’nî, iki kitâbın bu iki bahsi harfi harfine birbirinin aynıdır. Demek ki, bunlardan biri temâmen diğerinden sirkat edilmiş, çalınmışdır. Ama hangisi, hangisinden aşırmış, bunu ben bilmiyorum. Bu husûsda karâr vermek size âiddir. Fekat, sizin kutsal zan etdiğiniz bu kitâblar birbirinden sirkat edilmişdir. İşte isbâtı!) dedim. Bir kıyâmetdir kopdu. (Böyle şey mümkin değildir!) feryâdları yükseldi. Hemen elimdeki Kitâb-ı mukaddesi aldılar. Dikkat ile tedkîk etdiler. Okuduğum bahsin hakîkaten İkinci Meliklerin 19. cu bâbının, ellerinde bulunan İşâyânın 37. ci bâbının harfi harfine aynı olduğunu görünce, ağızları açık kaldı. Onlara, (Bana darılmayın ama, bir Allah kitâbında böyle yazı aşırma [intihâl] keyfiyeti olur mu? Ben nasıl olur da, böyle kitâblara inanırım?) dedim. Hepsinin başı öne düşmüşdü. İster istemez bana hak veriyorlardı.)
Şimdi aşağıda, Tevrât ve İncîllerde anlaşılmıyan birkaç parça gösterelim: Matta İncîlinin 9. cu bâbının 9. cu âyetinde, (Îsâ, oradan geçerken gümrük mahallinde oturan ve Matta denilen bir adam görüp ona, ardımca gel dedi. O da kalkıp ardınca gitdi) demekdedir.
Şimdi iyice dikkat ediniz, bu cümleleri yazan Mattanın kendisi ise, niçin kendisi olduğunu söylemeyip, bir başka Matta gibi söylemişdir. Eğer bu İncîli yazan Mattanın kendisi olsaydı, (Ben gümrük mahallinde otururken Îsâ oradan geçiyordu. Beni gördü, ardımca gel dedi.