Medîneye getirirken, arkalarından yetmiş atlı yetişdiler. Bu iki müslimân, kendilerini korumak için Hubeybi yere bırakdılar. Yer yarılıp Hubeyb gayb oldu. Kâfirler bu hâli görüp, döndüler, gitdiler.
79 — Sa’d bin Muâz “radıyallahü teâlâ anh”, Uhud gazâsında yaralandı. Bir zemân sonra vefât etdi. Nemâzında yetmişbin meleğin bulunduğunu Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” haber verdi. Kabri kazılırken, her tarafa misk kokusu yayıldı.
80 — Hicretin yedinci senesinde Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, Habeş pâdişâhı Necâşîye ve Rum imperatörü Herakliyusa ve Acem pâdişâhı Husreve ve Bizansın Mısrdaki vâlîsi Mukavkase ve Şâmdaki vâlîsi Hârise ve Umman Sultânı Semâmeye mektûblar göndererek, hepsini îmâna da’vet etdi. Mektûbları götüren elçiler, gitdikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah, o dilleri söylemeğe başladılar.
81 — Sahâbenin büyüklerinden Zeyd bin Hârise “radıyallahü teâlâ anh” uzak bir yere gidiyordu. Kirâ ile tutduğu katırcısı, tenhâ bir yerde bunu öldürmek istedi. İzn isteyip iki rek’at nemâz kıldı. Sonra üç kerre (Yâ Erhamerrâhimîn) dedi. Her birini söylerken (onu öldürme) sesi geldi. Dışarıda adam var sanarak, katırcı dışarı çıkıp içeri girdi. Üçüncüsünde, elinde kılınç bulunan bir süvâri içeri girip katırcıyı öldürdü. Sonra Zeyde dönerek, sen Yâ Erhamerrâhimîn düâsına başlarken, ben yedinci gökde idim. İkincisini söylerken birinci göke yetişdim. Üçüncüsünde yanınıza geldim, dedi. Bunun, melek olduğunu anladı.
82 — Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” zevcelerinden Ümmü Selemenin “radıyallahü teâlâ anhâ” âzâd etdiği Sefîne ismindeki sahâbî, Resûlullahın hizmetinden hiç ayrılmazdı. Rumlara karşı yapılan gazâda askerden ayrılıp kâfirlere esîr düşdü. Kaçıp gelirken karşısına korkunç bir arslan çıkdı. Ben Resûlullahın hizmetcisiyim deyip başından geçenleri arslana anlatdı. Arslan, buna yüzünü gözünü sürüp, yanında yürüdü. Düşmândan bir zarar gelmesin diye yanından ayrılmadı. İslâm askeri görülünce, dönüp gitdi.
83 — Cehcâh-i Gaffârî isminde birisi halîfe Osmâna “radıyallahü teâlâ anh” isyân etdi. Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” her zemân elinde taşıdığı asâyı dizi ile kırdı. Bir sene sonra, dizinde Şir pençe [Anthrax] hastalığı hâsıl olarak ölümüne sebeb oldu.