Bu hâlde iken, onların tam mubârek ve kudsî bir hâle geldiğini kabûl eden Türk kadınları, evlerinden getirdikleri hasta çocuklarını iyileşsin diye, onların ayakları altına koyuyormuş. Çünki, eğer bu Rıfâ’îler bu hâlde iken çocukları çiğnerlerse, onların bütün hastalıklardan kurtulacaklarına inanıyorlarmış. Zan ediyorum ki, bu çıldırmış adamların küçük çocukların vücûdlarına basarak yapdıkları tedâvî, muhakkak onları öldürmekde ve böylece, bütün hastalıklardan kurtarmakdadır. Nasıl oluyor da, böyle şeylere inanıyorlar? Bu Rıfâ’îlerin, tekkelerinde bağırmaları, tekkenin içini kaplıyan fenâ sarmısak ve nefes kokusu, buraya girenlerin mi’delerini bulandırıyormuş. Bana bunları anlatan dostlarım, (Bu hareketler bize Kurûn-ı vüstâ vahşetlerini hâtırlatdı. Bu kadar ibtidâî âdetleri, hiçbir yerde görmedik. Bu mahûf, dehşetli manzara karşısında, hasta olduk) dediler.)
[1] Hüseyn Vâ’iz 910 [m. 1505] de Hirâtda vefât etdi.
Şimdi bu iki yazıyı biraz dahâ tedkîk edelim. Bayan Müller yazdıklarında haklıdır. İslâm dînini oldukca iyi tedkîk etmişdir. Bayan Neave ise, temâmen hatâ etmekdedir. İslâm dîni ile hiçbir alâkası olmıyan câhillerin ortaya çıkardıkları, Muharrem âyîni ile, yine islâm dîni ile hiçbir alâkası bulunmıyan Rıfâ’î âyînini, islâm dîninin esâslarından zan etmiş, bu dînin vahşî ve ibtidâî olduğu karârına varmışdır. Bu âyinleri seyyid Ahmed Rifâ’î hazretlerinden[1] sonra, din câhilleri uydurmuşlardır. Bir islâm memleketinde senelerce oturduğu hâlde, yüzlerce medresede, okutulan fen ve din derslerini ve câmi’lerde yüzbinlerce müslimânın abdest alarak tam bir beden ve kalb temizliği ile, büyük bir huşû’ ve nizâm içinde kıldıkları nemâzları görmiyerek, kulakdan duyduğu bir şeyin aslını dahî tahkîk etmeden, islâm dînini tahkîr etmek, birçok Avrupalıların yapdığı hatâlı işdir. Bunun da sebebi, koyu bir hıristiyanlık teassubu ve islâm düşmanlığıdır.
Bayan Georgina Müllerin teklîf etdiği Kur’ân tercemesi ve dînin dünyâ çıkarlarına âlet edilmemesi, hakîkî din âlimlerinde ve bunlara tâbi’ olan hükûmetlerde her zemân tehakkuk etmişdir. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” haber vermiş olduğu, yetmişiki çeşid bozuk fırkadaki kimselerin ve islâm dînini içerden yıkan bölücü tarîkatçıların uydurma âyînleri de, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” kitâbları sâyesinde İslâm dîninden uzaklaşdırılmışdır. Bu büyük âlimler, Muharrem merâsiminin ve Rıfâ’î denilen tarîkatcıların, uydurma âyînlerinin islâm dîni ile hiçbir alâkası olmadığını, bütün dünyâya bildirmişlerdir.