flâtun felsefesine uydurmak arzû etdiklerinden dolayı akl-i selîmin kabûl etmiyeceği Teslîs (üçlü tanrı) inancı hâsıl oldu.
Eflâtun felsefesine göre, birçok puta tapmak, her tanrı için ayrı bir put yapmak doğru değildir. İlahlar hakîkatde üçlüdür.
Birincisi, Babadır. En yüce yaratıcı ve diğer iki ilâhın Babasıdır. Birinci uknumdur.
İkincisi, Asl, görünür olan tanrıdır ki, görünmez olan Babanın vezîridir. Bu,(Logos = mukaddes kelâm)dır. Hıristiyanların Îsâ aleyhisselâma (Logos) mukaddes kelâm dedikleri ve ilah kabûl etdikleri Yuhannâ İncîlinin başında yazılıdır.
Üçüncüsü ise, görünen ve bilinen Kâinat (Doğa)dır. İşte Yunanlılar ve Romalılar da, hıristiyanlığı buna benzetmek istemişlerdir. Îsâ aleyhisselâm, (Ben ancak sizin gibi bir insanım) dediği hâlde, Onu Allahın oğlu olarak kabûl etmişler, buna bir de (Rûh-ülkuds) ekliyerek, baba, oğul, kudsî Rûh adı altında üçlü tanrı manzûmesi meydâna getirmişlerdir. Hâlbuki, ibrânî İncîllerde kullanılan (Baba) kelimesi, Allahü teâlânın büyük kudret sâhibi olduğunu, Îsâ aleyhisselâm hakkında kullanılan oğul kelimesi ise, Onun vücûdça oğul değil, Allahın (sevgili kulu) olduğunu göstermekdedir. Rûh-ul-kuds ise, Allahü teâlânın Îsâ aleyhisselâma verdiği Peygamberlik kudreti idi. Kur’ân-ı kerîmde, bu husûs şöyle zikr edilmekdedir: Tahrîm sûresinin 12. ci âyetinde meâlen, (Îmân edenlere misâl olanlardan biri de, İmrân kızı Meryemdir. O nâmûsunu [harâm ve fuhşdan] muhâfaza etdi. Ona [yaratdığımız] rûhdan üfledik. O, rabbinin sözlerini ve kitâblarını tasdîk etdi. O, rabbine itâ’at edenlerdendi) buyurulmuşdur.
Îsevîliğin zuhûrunda bu Teslîs (üç tanrı) i’tikâdı yokdu. Yukarıda ismi geçen, Destân Mustafâ “rahime-hullah” diyor ki: ((Teslîs fikrini) ilk def’â olarak, felsefeci Eflâtûn düşündü. Pavlus ismindeki yehûdî, hıristiyanlığa karışdırdı. Mîlâddan, bir rivâyete göre, 200 sene sonra, Sibelius isminde bir papaz bu fitneyi tekrâr körükledi. O zemâna kadar yalnız tek Allaha ve Peygamber olarak Îsâ aleyhisselâma inanılıyordu. Sibeliusun teklîfi pek çok hıristiyan tarafından şiddet ile red edilmiş, kiliseler arasında kanlı kavgalar baş göstermiş, çok kan dökülmüşdür. Fransızcadan Arabîye çevrilmiş olan, o zemânın bir târîhinde bu husûs açıkca yazılıdır. 200 senesinde yalnız baba ve oğul fikri öne sürülmüşdü. Bunlara Rûh-ülkuds de ilâvesi, ancak ondan 181 sene sonra, ya’nî 381 yılında Bizans İmperatörü Theodosius zemânında İstanbulda kurulan bir konsül [rühânî meclis]de karârlaşdırılmışdır. Bu karâra karşı gelen birçok papalar vardır).