Çünki, o mezhebin imâmı, ahkâmın delîllerinden onun bilmediklerini bilerek, o hadîs ile amel etmeğe mâni’ birşey bulunmadığını anlamışdır. Bununla berâber, bu işi kendi mezhebine uyarak yapması da câizdir. Çünki mezhebinin imâmının öyle ictihâd etmesi, muhakkak sağlam bir delîle dayanmışdır. Mukallidin bu delîli bilmemesini islâmiyyet özr saymakdadır. Çünki, dört mezheb imâmlarının hiçbiri, ictihâd ederken, Kitâbdan ve Sünnetden ayrılmamışlardır. Bunların mezhebleri, Kitâbın ve Sünnetin açıklamalarıdır. Kitâbın ve Sünnetin ma’nâlarını ve hükmlerini müslimânlara açıklamışlardır. Onların anlıyabilecekleri şeklde anlatmışlar, kitâblara geçirmişlerdir. Mezheb imâmlarının “rahimehümullahü teâlâ” bu işleri, islâm dînine o kadar mu’azzam bir hizmetdir ki, Allahü teâlâ kendilerine yardım etmeseydi, bunu yapmağa insan gücü yetişemezdi. Bu mezhebler, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hak Peygamber olduğunu ve islâm dîninin sahîh olduğunu bildiren en kuvvetli vesîkalardan biridir.
Din imâmlarımızın ictihâdlarında birbirlerinden ayrılmaları, yalnız fürû’-i din, ya’nî fıkh mes’elelerindedir. Usûl-i dinde, ya’nî i’tikâd ve îmân bilgilerinde hiç ayrılıkları yokdur. Dinde zarûrî bilinen ve delîlleri tevâtür ile bildirilmiş hadîs-i şerîflerden alınan fürû’ bilgilerinde de, ayrılıkları yokdur. Fürû-i din bilgilerinin ba’zısında ayrılmışlardır. Bunların, delîllerinin kuvvetlerini anlamadaki ayrılıkları, buna sebeb olmuşdur. Bu ufak ayrılıkları da, bu ümmete rahmetdir. Müslimânların, diledikleri, kolaylarına gelen mezhebe uymaları câizdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu ayrılığı müjde olarak bildirmiş ve bildirdiği gibi olmuşdur.
Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilmiş olan i’tikâd bilgilerinde, ya’nî inanılacak şeylerde ve fıkh bilgilerinde ictihâd etmek câiz değildir. Dalâlete, sapıklığa yol açar. Büyük günâh olur. İ’tikâd bilgilerinde doğru olan tek yol vardır. Bu da, (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) mezhebidir. Hadîs-i şerîfde, rahmet olduğu bildirilen ayrılık, fürû’da, ya’nî ahkâmda olan ayrılıkdır.
Dört mezhebin ameldeki hükmlerinin ayrıldıkları bir mes’elede, içlerinden yalnız birinin hükmü doğrudur. Bu doğru hükmü taklîd edenlere iki sevâb, doğru olmıyan hükmleri taklîd edenlere bir sevâb vardır. Mezheblerin rahmet olması, bir mezhebi bırakıp başka mezhebin ameldeki hükmünü taklîd etmenin câiz olacağını göstermekdedir. Fekat, dört mezhebden başka, Ehl-i sünnetden olan mezhebleri ve hattâ Eshâb-ı kirâmı taklîd etmek câiz değildir. Çünki, onların mezhebleri kitâblara geçmemiş, unutulmuşdur. Bilinen dört mezhebden başkasını taklîd etmek imkânı kalmamışdır.