Etrâfındaki kadehler, yıldızlardan dahâ çokdur. Bir içen, Cehennemde olsa bile, bir dahâ susamaz.
(Şefâ’at) hakdır. Tevbesiz ölen mü’minlerin küçük ve büyük günâhlarının afv edilmesi için, Peygamberler, Velîler, Sâlihler ve Melekler ve Allahü teâlânın izn verdiği kimseler, şefâ’at edecek ve kabûl edilecekdir. [Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”,(Ümmetimden büyük günâh işleyenlere şefâ’at edeceğim) buyurmuşdur.] Mahşerde, şefâ’at beş dürlüdür:
Birincisi, kıyâmet günü, mahşer yerinde kalabalıkdan, çok uzun beklemekden usanan günâhkârlar, feryâd ederek, hesâbın bir ân önce yapılmasını isteyeceklerdir. Bunun için şefâ’at olunacakdır.
İkincisi, süâlin ve hesâbın kolay ve çabuk olması için, şefâ’at edilecekdir.
Üçüncüsü, günâhı olan mü’minlerin, Sırâtdan Cehenneme düşmemeleri, Cehennem azâbından korunmaları için şefâ’at olunacakdır.
Dördüncüsü, günâhı çok olan mü’minleri Cehennemden çıkarmak için şefâ’at olunacakdır.
Beşincisi, Cennetde sayısız ni’metler olacak ve sonsuz kalınacak ise de, sekiz derecesi vardır. Herkesin derecesi, makâmı, îmânının ve amellerinin mikdârınca olacakdır. Cennetdekilerin derecelerinin yükselmeleri için de şefâ’at olunacakdır.
Cennet ve Cehennem şimdi vardır. Cennet, yedi kat göklerin üstündedir. Cehennem, herşeyin altındadır. Sekiz Cennet, yedi Cehennem vardır. Cennet, yer küresinden ve güneşden ve göklerden dahâ büyükdür. Cehennem de güneşden büyükdür.
6 — İnanılması lâzım olan altı şeyden altıncısı; (kadere, hayr ve şerlerin Allahü teâlâdan olduğuna inanmakdır). İnsanlara gelen hayr ve şer, fâide ve zarar, kazanç ve ziyânların hepsi, Allahü teâlânın takdîr etmesi iledir. (Kader), lügatde, bir çokluğu ölçmek, hükm ve emr demekdir. Çokluk ve büyüklük ma’nâsına da gelir. Allahü teâlânın, birşeyin varlığını ezelde dilemesine kader denilmişdir. Kaderin, ya’nî varlığı dilenilen şeyin var olmasına (Kazâ) denir. Kazâ ve kader kelimeleri, birbirinin yerine de kullanılır. Buna göre kazâ demek, ezelden ebede kadar yaratılacak şeyleri, Allahü teâlânın ezelde dilemesidir. Bütün bu eşyânın, kazâya uygun olarak, dahâ az ve dahâ çok olmıyarak yaratılmasına kader denir. Allahü teâlâ, olacak herşeyi ezelde, sonsuz öncelerde, biliyordu. İşte bu bilgisine (Kazâ ve kader) denir. Eski yunan felsefecileri buna (inâyet-i ezeliyye) dedi.