Fekat ihlâsı olmıyanın kavuşmasını dilemedi. İlâhî yolun yolcuları, (Hiç anlıyamadık) demekden başka birşey söyliyemediler. Bizlere ne demek düşer. Onun, insanların îmân etmelerine, ibâdet yapmalarına ihtiyâcı yokdur. Kâfir olmalarının ve günâh işlemelerinin Ona hiç zararı olmaz. Mahlûklarına Onun hiç ihtiyâcı yokdur. İlmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de, günâh işlenmesine sebeb yapdı. İlmden îmân ve tâ’at doğmakda, cehlden de küfr ve günâh hâsıl olmakdadır. Tâ’at, çok küçük olsa da, kaçırmamalı! Günâh, pek küçük görünse de, yaklaşmamalıdır! İslâm âlimleri buyurdular ki, üç şey, üç şeye sebebdir: Tâ’at, Allahü teâlânın rızâsını kazanmağa sebebdir. Günâh işlemek, Allahü teâlânın gadabına sebebdir. Îmân etmek, şerefli ve kıymetli olmağa sebebdir. Bunun için, küçük günâh işlemekden de çok sakınmalıdır. Allahü teâlânın gadabı, bu günâhda olabilir. Her mü’mini kendinden iyi bilmelidir. O mü’min, Allahü teâlânın çok sevdiği kulu olabilir. Herkes için ezelde yapılmış olan takdîr, hiç değişdirilemez. Hep günâh işleyip, hiç tâ’at yapmamış olan bir müslimânı, Allahü teâlâ, dilerse afv eder. Bekara sûresinin otuzuncu âyetinde, Melekler, meâlen, (Yâ Rabbî! Yer yüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek olan insanları niçin yaratıyorsun)dediklerinde, (Onlar fesâd çıkarmazlar) demedi. (Sizin bilmediklerinizi ben bilirim)buyurdu. (Lâyık olmıyanları lâyık yaparım. Uzak kalanları yaklaşdırırım. Zelîl olanları azîz ederim) buyurdu. Siz onların işlerine bakarsınız. Ben kalblerindeki îmâna bakarım. Siz, günâhsız olduğunuza bakıyorsunuz. Onlar, benim rahmetime sığınırlar. Sizin günâhsız olduğunuzu beğendiğim gibi, müslimânların günâhlarını afv etmeği de severim. Benim bildiğimi sizler bilemezsiniz. Îmânı olanları, ezelî olan lutfüme kavuşdurur, ebedî olan lutfüm ile hepsini okşarım buyurdu. Yetmişaltıncı mektûbdan terceme temâm oldu.
Şerefüddîn Ahmed bin Yahyâ Münîrî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, 782 [m. 1380] senesinde vefât etmişdir. Hindistânda Bihar şehrinde yaşadı. Kabri de oradadır. Münir, Bihar şehrinin köylerinden birinin ismidir. Şâh Abdülhak Dehlevînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Ahbâr-ül-ahyâr) kitâbında, hâl tercemesi uzun yazılıdır. Bu kitâb fârisî olup, 1332 [m. 1914] senesinde Hindistânda, Diyobend şehrinde ve sonra Pâkistânda Lahorda basılmışdır. (İrşâdüs-sâlikîn), (Ma’din-ül-me’ânî) ve (Mektûbât) kitâbları çok kıymetlidir.
[İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh” muhtelif mektûblarında buyuruyor ki, (Allahü teâlânın emr etdiği işlere (Farz) denir. Yasak etdiklerine (Harâm) denir. Farz veyâ harâm olmayan, serbest bırakılmış olanlara (Mubâh) denir.