Birinci makam: Kalb [gönül] ve rûh nedir? Bu iki varlığa eski yunan feylesofları ve onların taklîdcileri, (Nefs-i nâtıka) veyâ kısaca Nefs de demişlerdir. [Hâlbuki, tesavvuf ve ahlâk bilgilerinin mütehassısı, İmâm-ı Rabbânî “rahime-hullahü teâlâ”, nefsin, kalbin ve rûhun birbirinden farklı varlıklar olduklarını ve (Nefs-i nâtıka), nefsin ismi olduğunu bildirmekdedir.] İsrâ sûresinin seksenbeşinci âyetinde meâlen, (Sana rûhdan soruyorlar. Rûh, Rabbimin yaratdığı varlıklardan biridir diye cevâb ver) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, rûhun ne olduğunu anlatmağı men’ etmekdedir. Bunun içindir ki, turuk-ı aliyye meşâyıhından ve islâm âlimlerinden çoğu, rûhun ne olduğunu konuşmakdan ictinâb etmişlerdir. Fekat, Kur’ân-ı kerîmden anlaşılıyor ki, rûhun yalnız hakîkatini, ne olduğunu konuşmak yasakdır. Yoksa hâssalarını, özelliklerini anlatmak yasak değildir. Bunun için, âlimlerin çoğu, talebeye ve süâl edenlere, kalbin ve rûhun cism olmadıklarını, bir (Cevher-i basît) olduklarını söylediler. Aklın erdiği bilgileri anlıyan, his organlarından beyne gelen duyguları alan, bedendeki bütün kuvvetleri, hareketleri idâre eden, kullanan hep bu ikisidir. Tesavvuf büyükleri ve kelâm âlimleri böyle söylemişlerdir. [Kalb ve rûh hakkında geniş bilgi almak istiyenin, şâfi’î mezhebi âlimlerinden şeyh Şihâbüddîn Ömer Sühreverdînin (Avârif-ül me’ârîf) kitâbını ve İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendînin (Mektûbât) kitâbını okuması tavsiye olunur. Sühreverdî, hicrî kamerî 539 [m. 1145] senesinde tevellüd, 632 [m. 1234] de Bağdâdda vefât etmişdir. Abdülkâdir-i Geylânîden feyz almışdır. İmâm-ı Rabbânî hicrî kamerî 971 [m. 1563] senesinde Hindistânda Serhend şehrinde tevellüd ve 1034 [m. 1624] senesinde, orada vefât etdi. Abdülkâdir Geylânî hicrî kamerî 561 de Bağdâdda vefât etdi.]
Kalbin ve rûhun ta’rîfini, altı madde içinde îzâh edeceğiz:
1 -Evvelâ kalbin ve rûhun mevcûd olduklarını bildirelim. Rûhun varlığı meydândadır. Belli olan şeyi isbât etmeğe lüzûm yokdur. İnsana en ma’lûm olan şey, kendi varlığıdır. İnsan bir ân kendini unutmaz. Uykuda iken, serhoş iken de, rûh kendisini unutmaz. İnsanın kendi kendini tanıması için, birşey isbât etmeğe lüzûm yokdur. Fekat, rûh madde midir, madde değil midir. Kendi kendine var mıdır, yoksa başka şey ile mi bulunur gibi ve dahâ başka sıfatlarını isbât etmek câizdir. Çoğu meydânda ise de, hâtırlatmak lâzımdır. Bunun içindir ki, aşağıdaki beş madde zikr edilmekdedir.
2 -Kalb ve rûh, cevherdir. Ya’nî kendileri vardır. Rûha fârisî dilinde (Cân) denir. Hayvân ölünce, cânı çıkdı denir. Rûhu bedeninden ayrıldı demekdir.