Güneşin kenârının şer’î üfukdan, nemâz vaktinin irtifâ’ına geldiği, riyâdî şer’î vaktini hesâb etmek için, evvelâ bu nemâza mahsûs olan (Fadl-ı dâir = Zemân farkı) hesâb edilir. Fadl-ı dâir, güneşin bulunduğu yer ile, gündüz veyâ gece yarıları arasındaki zemân farkıdır. Fadl-ı dâiri bulmak için, muhtelif düstûrlar [formüller], logaritme ile veyâ hesâb makineleri ile çözülürler. Öğle (zuhr), ikindi (asr), isfirâr, akşam (gurûb), iştibâk ve işâ (yatsı) vaktlerinin Fadl-ı dâirleri, [sâat makinelerinin gösterdiği mer’î] hakîkî zevâl vaktine eklenerek, ba’zı makinelerde, bulunan yatsı nemâzının Fadl-ı dâiri gece yarısından çıkarılarak, fecr ve tulû’ için gece yarısına eklenerek, işrak için hakîkî zevâl vaktinden çıkarılarak, hakîkî veyâ gurûbî zemânlara nazaran riyâdî (hakîkî vaktler) bulunur. Zuhr, asr, gurûb, iştibâk ve işânın hakîkî vaktlerine temkin ilâve ve fecr ile tulû’ riyâdî hakîkî vaktlerinden tarh edilince, (Şer’î vaktler)olur. Çünki, bir nemâzın hakîkî vakti ile şer’î vakti arasındaki zemân farkı, hakîkî üfuk ile şer’î üfuk arasındaki zemân farkı kadardır. Bu da, (Temkin zemânı)dır. Her şehr için tek bir temkin vardır. Bu da, şer’î vaktleri bulmak için kullanılır. Bunlar da, (Ezânî) veyâ (Vasatî) zemânlara çevrilerek takvîmlere yazılır.[1] Hakîkî vakti vasatîye tahvîl için, (Ta’dîl-i zemân) ile muâmele edilir. Gurûbî vakti ezânîye tahvîl için, dâimâ bir (temkin) çıkarılır. Görülüyor ki, zuhr, asr, gurûb ve işâ nemâzlarının gurûbî vaktleri ile ezânî vaktleri, birbirinin aynıdırlar. İslâm âlimleri, asrlarca evvel, (Rub’-ı dâire) âleti veyâ Üstürlâb [Oktant] denilen âlet yaparak, bununla güneşin riyâdî üfka göre veyâ Sekstant ile zâhirî üfuk hattına göre irtifâ’ını ölçmüşler, bundan her nemâz vaktinin hakîkî irtifâ’ını hesâb etmişlerdir. Zevâlden evvelki vaktler, şer’î tulû’ üfkuna, zevâlden sonraki vaktler, şer’î gurûb üfkuna olan irtifâ’ları ile hesâb edilir. Zuhr vakti, gündüz ortasından sonra olduğu için, (şer’î zevâl vakti), hakîkî zevâl vaktinden temkin zemânı sonra olması lâzım olur. Hüsâmeddîn efendinin (Şemâil-i şerîfe) tercemesine bakınız! Ahmed Ziyâ beğ 1339 [m. 1921] târîhli (Rub’-ı dâirenin sûret-i isti’mâli) kitâbında diyor ki, (Hakîkî mer’î zevâl vaktindeki 12 sâata tevâfuk eden vakt-i vasatîye o mevkie âid temkin mikdârı cem’ olundukda, mahallî vasatî sâat ile şer’î zuhr vakti olur.) (Kedûsî)nin(İrtifâ’ risâlesi)ni terceme eden, Fâtih medresesi ders-i âmlarından, ya’nî islâm ilmleri ordinaryüs profesörü Hezargradlı Hasen Şevkı efendi, dokuzuncu bâbında, imsâk vaktini bulmağı bildirince diyor ki, (Bulduğumuz imsâk vaktleri temkinsizdir.
—
[1] Nemâz vaktlerini hesâb etmek için, (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbında misâller verilmişdir.