[Ya’nî güneşin merkezinin gurûbî sâate göre, hakîkî üfka -19 derece irtifâ’a yaklaşdığı [riyâdî] vaktdir.] Oruc tutacak kimsenin, bundan iki temkin mikdârı [onbeş dakîka] evvel imsâk etmesi lâzımdır. Böylece, [oruca güneşin ön kenârının şer’î üfka ve ezânî sâate göre olan imsâk vaktinde başlıyarak] orucu fâsid olmakdan kurtulur.) Görülüyor ki, bu büyük âlim de, şer’î ezânî vakti bulmak için hakîkî vaktden temkin zemânının iki mislini çıkarmakda, temkin çıkarılmaz ise, orucun fâsid olacağını bildirmekdedir. Çünki, İstanbulda temkin sekiz dakîka hesâb edilmekde, ihtiyâten on dakîka kabûl olunmakdadır. Ahmed Ziyâ beğ de, (Rub’-ı dâire ile bulunan hakîkî fecr vaktinden temkinin iki misli çıkarıldıkdan sonra, ezânî şer’î imsâk vakti başlar) diyor. İki temkinden birisi, hakîkî vakti şer’î vakte çevirmek içindir. İkincisi, gurûbî sâati, ezânîye çevirmek içindir. Hesâb ile veyâ Rub’-ı dâire ile bulunan hakîkî fecr vaktinden, ezânî sâat için temkin zemânının iki mislini çıkarmak lâzım olması, mahallî vasatî sâat için, bir temkin çıkarmak lâzım olduğunu göstermekdedir. Vasatî zemân için bir temkin çıkarılmazsa, oruc fâsid olur. Kedûsînin irtifâ’ risâlesinin önsözünde, (Meârif nezâretinin 1310 [m. 1892] senesi 230 numaralı ruhsatı ile basıldı) yazılıdır. Bunun için, Osmânlı âlimlerinin zemânında, meselâ Osmânlı âlimlerinin en yüksek makâmı olan (Meşîhat-i islâmiyye)nin hâzırladığı 1334 [m. 1916] senesinin (İlmiyye sâlnâmesi) ismindeki takvîmde ve 1982 ye kadar hâzırlanan takvîmlerin hepsinde ve İstanbul üniversitesi Kandilli rasadhânesinin 1958 târîh ve 14 sayılı (Evkat-ı şer’ıyye) kitâbında imsâk vaktleri, hakîkî vaktlerinden iki temkin zemânı evvel başlamakdadır. Oruca, bu takvîmlerdeki şer’î imsâk vaktinden beş dakîka bile sonra başlayanın orucu sahîh olmaz. Şer’î zevâl vaktinde gölgenin boyu, hakîkî zevâl vaktindeki fey-i zevâlden dahâ uzundur. İkisi arasındaki fark, temkin zemânında hâsıl olan uzunlukdur.
Martın 21.ci ve Eylülün 23.cü günleri gece ve gündüz uzunlukları 12 sâat olup, güneş dâimâ hakîkî zevâlden altı sâat evvel tulû’ ve altı sâat sonra gurûb eder. Diğer günlerde, Gece ile gündüz müddetleri müsâvî olmadığı için, yaz aylarında, hakîkî zevâl vakti ile hakîkî tulû’ ve hakîkî gurûb vaktleri arasında 6 sâatdan bir mikdâr fazla zemân vardır. Kış aylarında, bu vaktler arasında, bir mikdâr az zemân bulunur. Altı sâatden olan bu zemân farkına (Nısf fadla) zemânı denir. Yaz aylarında, hakîkî tulû’ ve gurûb vaktleri, zevâl vaktinden, 6 ile Nısf fadlanın toplamı kadar farklı olmakdadır. Gurûb vakti, zevâl vaktinden uzaklaşınca, gurûbî sâatın sabâh mebdei, zevâl vaktine yaklaşır.