Ümmetinin hatîblerinden, vâizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir dedi) ve (Cehennem zebânîleri, günâh işliyen hâfızlara, puta tapanlardan dahâ önce azâb yapacaklardır. Çünki bilerek yapılan günâh, bilmiyerek yapılandan dahâ kötüdür)hadîs-i şerîfleri meşhûrdur. Eshâb-ı kirâm çok âlim oldukları için küçük günâhlardan da, büyük günâhlar gibi korkarlardı. Buradaki hâfızlar, Tevrât hâfızları olsa gerekdir. Çünki günâh işleyen müslimânlara kâfirlerden dahâ şiddetli azâb yapılmayacakdır. Yâhud, bu ümmetden olup da, günâhlardan, harâmlardan sakınmağa ehemmiyyet vermeyip, kâfir olan hâfızlardır. Hadîs-i şerîfde, (Âlimler devlet adamlarına karışmadıkca ve dünyâlık toplamak peşinde olmadıkca, Peygamberlerin emînleridir. Dünyâlık toplamağa başlayınca ve hükûmet adamlarının arasına karışınca, bu emânete hıyânet etmiş olurlar) buyuruldu. Emânetcinin kendisine bırakılan mâlları muhâfaza etmekde emîn olması lâzım geldiği gibi, din âliminin de, islâm bilgilerini bozulmakdan muhâfaza etmekde emîn olması lâzımdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Kâ’beyi tavâf ediyorken, hangi insan dahâ kötüdür? diye soruldu. (Kötü olanı sorma! İyi olanları sor. Âlimlerin kötüsü, insanların en kötüsüdür) buyurdu. Çünki âlimler, bilerek günâh işlemekdedir. Îsâ aleyhisselâm, (Kötü âlimler, su yolunu kapayan kaya gibidir. Su, kayadan sızıp geçemez. Akmasına da mâni’ olur) dedi. Kötü din adamı, kanalizasyona benzer. Görünüşde, sağlam, san’at eseridir. İçi ise, pislik doludur. Hadîs-i şerîfde,(Kıyâmet günü azâbların en şiddetlisi, ilmi kendisine fâideli olmıyan din adamınadır) buyuruldu. Bunun için, münâfıklar, ya’nî müslimân görünen kâfirler, Cehennemin dibine gideceklerdir. Çünki, bunlar işitdikleri, bildikleri hâlde, inâd ederek, kâfir olmuşlardır. İlm sâhibi, ya’nî din bilgilerini öğrenen kimse, yâ sonsuz se’âdete kavuşur, yâhud nihâyetsiz felâkete dûçâr olur. Hadîs-i şerîfde, (Cehennemde azâb çekenlerden ba’zıları, kötü kokular yayar. Bu koku diğerlerine ateşden dahâ fazla azâb verir. Sen ne günâh işledin ki, böyle pis koku çıkarıyorsun denildikde, ben din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım der) buyuruldu. Ebüdderdâ “radıyallahü teâlâ anh” diyor ki, (İlmi ile âmil olmıyan din adamına âlim denilmez.) İblîs, bütün dinleri biliyordu. Fekat ilmi ile amel etmedi. Çölde kalan kimsenin yanında on aded kılınc ve çeşidli silâhlar bulunsa, bunları kullanmasını iyi bilse ve çok cesûr olsa, kendisine hücûm eden arslana karşı kullanmadıkca, bu silâhların fâidesi olur mu? Elbette olmaz. Bunun gibi, din bilgilerinden yüzbin mes’ele öğrense, bunları kullanmadıkca, fâidelerini görmez. Hasta olan kimse de, derdinin en fâideli ilâcı bulunsa, kullanmadıkca, fâidesini görmez.
- 53 -