593

Fiyâtı en az olan Hamîd altını ise ve bir Hamîd altınının karşılığı binbeşyüz kâğıd lira ise, o gün için, kâğıd paranın zekât nisâbı: 13,3 x 1500 = 19950 lira olup, kırkbin liranın zekâtını altın olarak vermek lâzım gelir. Bunun zekâtı bin liradır. Fakîre, bin kâğıd liranın karşılığı olan bir yarım altın lira ile bir çeyrek al-tın veyâ bir altının üçde ikisi kadar, ya’nî yaklaşık beş gram ağırlığında bir altın parçası, meselâ bileyzik veyâ yüzük verir.

Eski Libya hükûmeti, Evkaf müdirliğindeki ilm hey’eti tarafından çıkarılan aylık (Hedy-ül-islâmî) mecellesinin 1393 Ramezân [m. 1973] târîhli sayısında, şeyh Milâd Celâsî imzâsı ile diyor ki, (Evrâk-i mâliyyenin, ya’nî kâğıd paraların da zekâtını vermek lâzımdır. Kâğıd paraların nisâbı, zekât verecek kimsenin bulunduğu yerdeki hükûmetin çıkardığı altın lira karşılığındaki kıymetleri ile altın olarak hesâb edilir. Gümüş ile hesâb edilmez. Kâğıd paraların nisâbı, yalnız altın lira ile hesâb edilir. Çünki kâğıd paralar, al-tın karşılığı değerlenmekdedir.) Mısrdaki islâm âlimlerinden şeyh Abdürrahmân Cezîrînin riyâsetindeki bir hey’etin dört mezhebe göre yazdığı (Kitâb-ül-fıkh alel-mezâhib-il-erbe’a) kitâbı beş cild olup, basılması 1392 [m. 1972] de temâmlanmışdır. Hakîkat Kitâbevi tarafından İstanbulda ofset baskısı da yapılmışdır. Kâğıd paraların altın karşılığı borç senedi oldukları, bu kitâbda da uzun yazılıdır.

Hulâsa, hükûmetin çıkarmış olduğu altın liralardan, piyasadaki geçer değeri en aşağı olanından onüç altın ve üçde bir altın karşılığı kadar veyâ dahâ fazla kâğıd parası olanın, bir arabî sene sonra, bu kâğıd paranın kırkda biri değerinde altını zekât olarak vermesi lâzımdır. [Bu kâğıd paraların altın karşılıklarının mikdârı, borsaya tâbi’ olarak, zemânla değişmekdedir.] Çünki, zekât fakîrlere olan borçdur. Her dürlü borç, zekât malından verilir. Zekât borcu, ayn olan malın kendisini fakîre temlik etmekle, ya’nî fakîrin veyâ vekîlinin eline vermekle ödenir. Kâğıd para olarak verilmez ve kabûl olmaz. Evvelce kâğıd olarak verilen zekâtları, altın olarak devr sûretiyle kazâ etmek lâzımdır. Mülkünde gümüşü de bulunan bir kimse, fakîrlere fâideli olmak için, nisâbı gümüşden hesâblıyabilirse de, bu takdîrde, kâğıd paranın zekâtını da, gümüş olarak vermesi lâzım olur ki, bu kadar gümüş para bulunsa da, fukarâya yaramaz. Bir kimse, yanındakine söyliyerek veyâ uzakda olana mektûbla yâhud birisi ile haber göndererek, (Benim için, şu kadar altın zekât ver. Ben sana sonra öderim) dese, o da altınları fakîrlere verse, câiz olur. Kendisine onbin kâğıd lira verilip veyâ gönderip, (Bu benim zekâtımdır. Bunu islâmiyyete uygun olarak, falanca hayr müessesesine [derneğine] ver!) diye emr alan kimse, o günkü piyasaya göre, değeri en az olan altın lirayı öğrenir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.