Müctehid bulunmadığı zemânda, evvelce vefât etmiş olan müctehidin fetvâsı ile amel etmek câizdir. Menfe’ati olan bir şeyin harâm olduğu bildirilmemiş ise, o şey mubâh olur. Zararlı olan şeyi yimek, içmek harâmdır. Menfe’ati ve zararı bilinmiyen şeye halâl denir. Bunun için, tütün içmeğe harâm dememelidir. Hem de, dinde bid’at değildir. Âdetde bid’atdir. Ba’zı kimselere zarar verirse, yalnız bunlara zarar verecek mikdârda içmek harâm olur.
Bir şeyin, zemânın, yerin uğursuz olması, yehûdîlikde vardır. İslâmiyyetde uğursuzluk yokdur. Câhillerin sünnet veyâ vâcib sanacakları şeyi yapmak mekrûh olur.
Avâmın, ya’nî câhillerin fıkh kitâblarına göre amel etmeleri lâzımdır. Âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden hükm çıkarmaları câiz değildir. Yüzdokuzuncu sahîfeye bakınız! Fıkh kitâblarına uymıyan bir âyet-i kerîme veyâ bir hadîs-i şerîf görülürse, bunun mensûh veyâ te’vîlli, yâhud mercûh olduğu anlaşılmalıdır. Bunun için, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin “rahime-hullahü teâlâ” bir sözü, bir hadîs-i şerîfe uygun olmazsa, bu hadîs-i şerîfi bilmiyormuş demek câiz değildir. Çünki, bu hadîsi işitmiş, fekat sahîh olduğuna inanmamış veyâ te’vîl edilmesi lâzım olduğunu anlamışdır demelidir. [Bu satırlar, (Berîka)nın doksandördüncü sahîfesinde de yazılıdır. Vehhâbîlerin, Seyyid Kutubcuların ve Teblîg-ı cemâ’atcı denilen mezhebsizlerin yanlış yolda ve haksız olduklarını göstermekdedir.]
Câizdir demek, sahîh olur, halâl olur demekdir.
Bağlı olduğu mezhebe sâdık olmak, her işini mezhebine uygun yapmak vâcibdir. Fekat, teassub câiz değildir. Teassub, diğer üç mezhebi haksız bilmek, onları incitmekdir. Çünki, dört mezhebin herbiri hakdır, doğrudur.
[Bir mezhebde bulunan, diğer üç mezhebdeki müslimânları kardeş bilir. Onları incitmez. Birbirlerini severler, yardım ederler. Allahü teâlâ, müslimânların îmânda birleşmelerini, Eshâb-ı kirâm gibi inanmalarını emr ediyor. Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” îmânlarını öğrenip, kitâblarına yazanlara, (Ehl-i sünnet) denir. Bütün müslimânların, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” bildirdikleri gibi îmân etmeleri lâzımdır. Sonradan çıkan selefiyye ve mezhebsizlik inanışlarının bozuk olduğunu bilmemiz lâzımdır.
İnanışları birbirine uymayan ve Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” inanışlarına hiç benzemeyen kimselerin birleşmeleri, kardeş olmaları düşünülemez. Müslimânları aldatmak için, kendi felâket yollarına sürüklemek için, kardeşlik maskesi altında bölücülük yapıyorlar.