HIYÂNET
22 – Kalb hastalıklarının yirmiikincisi, hıyânetdir. Hıyânet etmek de, gadaba sebeb olur. Hıyânet de harâmdır. Münâfıklık alâmetidir. Hıyânetin zıddı emânetdir, emîn olmakdır. Hıyânet, birine kendini emîn tanıtdıkdan sonra, o emniyyeti bozacak iş yapmak demekdir. Mü’min, herkesin mâlını, cânını emniyyet etdiği kimsedir. Emânet ve hıyânet, mâlda olduğu gibi, sözde de olur. Hadîs-i şerîfde, (Meşveret edilen kimse emîndir) buyuruldu. Ya’nî onun doğruyu söyliyeceğine ve sorulanı başkalarından gizliyeceğine emânet olunur, güvenilir. Onun, doğru söylemesi vâcibdir. İnsan, mâlını, emniyyet etdiği kimseye bırakdığı gibi, doğru söyliyeceğine emîn olduğu kimse ile istişâre eder, danışır. Âl-i İmrân sûresi, yüzellidokuzuncu âyetinde meâlen, (Yapacağın işi önce meşveret et) buyuruldu. Meşveret, ya’nî danışmak, insanı pişmân olmakdan koruyan bir kal’a gibidir. Meşveret olunacak kimsenin, insanların hâlini, zemânın ve memleketin şartlarını bilmesi lâzımdır. Buna siyâset bilgisi denir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören, hattâ sıhhati yerinde olması, lâzımdır. Meşveret olunan kimsenin, bilmediğini veyâ bildiğinin aksini söylemesi günâhdır. Hatâ ile söylemesi günâh olmaz. Yukardaki şartları taşımıyan biri ile meşveret edilirse, her iki tarafa günâh olur. Din ve dünyâ işlerinde bilmiyerek fetvâ verene, melekler la’net eder. Bir kimse zararlı olduğunu bilerek bir emr verse, hıyânet etmiş olur.
[(Hadîka)da diyor ki, Abdüllah bin Mes’ûd “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki, (Dîninizden ilk olarak, ayrılacağınız, elinizden kaçıracağınız şey, emânet olacakdır. Son olarak elinizden kaçacak şey nemâzdır. Dîni olmadığı hâlde, nemâz kılan kimseler olacakdır). Hadîs-i şerîfde,(Arkadaşlık etdiği kimseyi öldüren benim ümmetimden değildir. Öldürülen kâfir de olsa, yine böyledir) buyuruldu.]
VA’DİNİ BOZMAK
23 – Va’dinde durmamak da, gadaba sebeb olur. Bir tarafdan verilen söze (Va’d), iki tarafdan yapılan sözleşmeğe (Ahd) denildiği yukarıda bildirilmişdi. Zarar, azâb yapacağını söz vermeğe (Va’îd) denir. Va’îdinde durmamak (kerem) olur, ihsân olur. Yalan olarak va’d etmek harâmdır. Böyle va’di bozmak da ayrıca günâh olur. Yerine getirmek ise, yalancılık günâhını yok eder. Fâsid bey’ de böyledir. Bu bey’i fesh etmeleri, bu satışdan vazgeçmeleri, vâcib olur. Fesh edip, tevbe yapınca, günâhları kalmaz. Bu satışı fesh etmezlerse, günâh iki kat olur. Va’di incâz etmek, ya’nî va’dine vefâ etmek, yerine getirmek lâzımdır.