384

Ebû Sa’îd-i Hudriye “radıyallahü teâlâ anh”[1] soruldu ki, yimekde, içmekde ve giyinmekde olan bu değişikliklere ve yeniliklere ne dersiniz? Halâl para ile olur ve gösteriş ve riyâ için olmazsa, hepsi Allahü teâlânın ihsân etdiği ni’metleri göstermekdir, buyurdu.

Allahdan başka birşeyi sevmek iki dürlü olur: Birincisi, bir mahlûku kalb ile ve beden ile birlikde sevmek, ona kavuşmak istemekdir. Câhillerin sevmeleri böyledir. Tesavvuf yolunda çalışmak, kalbi bu sevmekden kurtarmak içindir. Böylece, kalbde yalnız Allah sevgisi kalır. İnsan, şirk-i hafîden kurtulur. Görülüyor ki tesavvuf, insanı şirk-i hafîden kurtarmak içindir.(Ey îmân sâhibleri! Îmân ediniz!) meâlindeki âyet-i kerîmede emr olunan îmâna kavuşmak içindir. En’am sûresinin yüzyirminci âyet-i kerîmesindeki, (Organlarla açıkça işlenen ve kalb ile yapılan günâhları terk edin!) meâlindeki emr, kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlılıklardan kurtarmak lâzım olduğunu göstermekdedir. Allahdan başkasına tutulmuş olan bir gönülden ne iyilik gelir? Allahü teâlâdan başkasını özliyen bir rûhun Allah yanında hiç kıymeti ve ehemmiyyeti yokdur.

Sevginin ikincisi, yalnız organların sevmesi, istemesidir. Kalb ve rûh, Allahü teâlâya bağlanmışdır. Ondan başka hiçbirşey bilmezler. Böyle olan sevgiye (Meyl-i tabî’î), iç güdü denir. Bu sevgi, yalnız bedenin sevmesidir. Kalbe, rûha bulaşmamışdır. Bu sevgi, bedendeki maddelerin ve enerjinin özelliklerinden, ihtiyâclarından ileri gelmekdedir. Fenâya ve bekâya kavuşanlarda ve yüksek derecelerdeki Evliyâda “rahime-hümullahü teâlâ” mahlûklara karşı bu sevgi bulunabilir. Hattâ hepsinde vardır. Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellem” serin ve tatlı içmeği severdi. (Dünyânızdan üç şey bana sevdirildi) hadîs-i şerîfini herkes işitmişdir.(Şemâil) kitâbları diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” (Bürd-i yemânî) denilen pamuk ve ketenden yapılmış elbiseyi severdi.

Nefs, fenâ ile şereflenince ve itmînâna kavuşunca, kalb, rûh, sır ve hafî ve ahfâ denilen beş latîfe gibi olur. Nefs böyle olunca, yalnız bedendeki maddelerin ve ısı ve hareket enerjisinin kötü isteklerine karşı cihâd edilir. (His organları ile duyulan duygular, temiz kalblere ve temizlenmiş nefslere de te’sîr eder) buyuruldu. Başkalarına te’sîrini, bu hadîs-i şerîfden anlamalı.

Bid’at sâhibi olanın ve rüşvet yiyenin ve başkasının hakkını alanın ve günâh işliyenin evine gitmek, onun verdiğini yimek câiz olur mu diyorsunuz? Gitmemek ve yimemek iyi olur. Hattâ, tesavvuf yolunda olanlar için, bundan sakınmak lâzımdır. Zarûret olunca, câiz olur. Harâm olduğu bilinen şeyi yimek harâmdır.

[1] Ebû Sa’îd-i Hudrî 64 [m. 683] de İstanbulda vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.