Işkî efendinin gitmiş olduğu Beşiktaş Mevlevî-hâne tekkesi idi. Sonradan, Eyyûbde Behâriye caddesindeki tekkeye taşınmışdır. O zemân, tekke şeyhi Abdülkâdir dede imiş.
Işkî efendi, büyük bir zât olmalıdır. Çünki, Hucre-i se’âdet önünde her ne dilemişse, kabûl olmuşdur. Bahriye şûrâsı kâtiblerinden hâcı Tevfik beğ “rahime-hullahü teâlâ”, Medîne-i münevverede iken, gözleri pek ağrımışdı. Hucre-i se’âdeti ziyâret edip, ağrıdan kurtulması veyâ İstanbula gitmesi için düâ etmiş, evine dönmüşdü. Arkasından evine Işkî efendi gelip gözlerine okumuş, üflemiş, ağrı hemen kalmamışdır.
İstanbullu bir kimse yedi sene Medînede kalıp, her gün (Ravda-i mütahhera) denilen yerde(Delâil-i hayrât) kitâbını okurdu. Fekat Delâil-i şerîfi, ne zemân okumağa başlasa, üstü temiz, güzel kokulu, sakalı, bıyığı sünnete uygun olarak kesilmiş bir ihtiyârı yanında görürmüş. İstanbula döneceği zemân, Hucre-i se’âdetin önünde düâ ederken, (Yâ Resûlallah! Biliyorsun ki, bu mubârek yerde, her gün Delâil-i şerîf okuyup bitirdim. Kabûl olduğunu anlıyamadım. O mubârek kitâbı okurken, acabâ gerekli saygıyı yapamadım mı?) dedi. Bir kenâra oturdu. Uyuyuverdi. Rü’yâda, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin (Muvâcehe-i se’âdet) penceresinden bir kâse süt ihsân buyurduğunu görerek, hemen alıp içer, uyandığı zemân, yanında o güzel kokulu ihtiyâr görünerek (âfiyet olsun kardeşim) der ve gider.
Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” vesîle ederek yapılan düâların kabûl olduğunu bildiren ve misâller veren, nice kitâblar yazılmışdır. Ebû Süleymân Dâvüd Şâzilînin “rahime-hullahü teâlâ” (Beyân-ı intisâr) kitâbında şaşılacak çok şeyler yazılıdır. Ebû Süleymân Dâvüd Şâzilî İskenderî 732 [m. 1332] de vefât etdi. Mâlikî idi.
İbni Muhammed Eşbilî “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki, İspanyada Gırnata şehrinde, eski bir arkadaşımın evinde müsâfir idim. Arkadaşım hasta oldu. Yaşamasından ümmîd kesildi. O zemân vezîr olan İbnül-Hisâl “rahime-hullahü teâlâ” hastayı ziyârete geldi. Hucre-i se’âdete götürüp bırakmak üzere bir mektûb yazdı. Hastanın iyi olması için Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” yardım diledi. Hasta, birkaç gün sonra iyi oldu. (Şakâyık-i Nu’mâniyye)[1] kitâbının tercemesinde ikinci cildde diyor ki,
—
[1] Şakâyık müellifi Taşköprü-zâde Ahmed bin Mustafâ 968 [m. 1561] de İstanbulda vefât etdi.