384

Abdüllah ibni Ömer “radıyallahü anhümâ”, her seferden dönüşde, Hucre-i se’âdete girer, önce Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem”, sonra hazret-i Ebû Bekri, ondan sonra babası hazret-i Ömeri “radıyallahü teâlâ anhümâ” ziyâret edip, her birine selâm verirdi. Bunu, imâm-ı Nâfi’ “rahime-hullahü teâlâ” haber vermekdedir. Doğru olduğunu (Feth-ul Mecîd)vehhâbî kitâbı da yazmakdadır. Hem, Peygamberin kabrini ziyâret etmek, islâmiyyetde bildirilmemişdir diyor. Hem de, yalnız Abdüllah bin Ömer ziyâret ederdi diyor. Başkaları ziyâret etmedi diyor. Hâlbuki, Eshâb-ı kirâmın çoğunun “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ziyâret etdikleri, kıymetli kitâblarda bildirilmişdir. [Nâfi’, Abdüllah bin Ömerin “radıyallahü teâlâ anhümâ” âzâdlısı idi. 120 [m. 737] de, Medînede vefât etdi.] Abdüllah ibni Ömerin islâmiyyetde izn verilmemiş bir şeyi yapdığını söylemek çirkin bir iftirâdır. Kitâbın yazarı, işine geldiği zemân, Eshâb-ı kirâmı çok övmekde, işine gelmediği zemân da, böyle çok çirkin iftirâ yapmakdan sıkılmamakdadır. Kabr-i se’âdeti ziyâret edip, salât ve selâm okumak câiz olmasaydı, Abdüllah bin Ömer “radıyallahü anhümâ” böyle yapmazdı ve onu gören Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” yasak olduğunu ona söylerlerdi. Onun yapması ve görenlerin ses çıkarmamaları, câiz ve sevâb olduğunu göstermekdedir. İmâm-ı Nâfi’ “rahmetullahi aleyh” diyor ki, Abdüllah ibni Ömerin Resûlullahın kabri başına gelip,(Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!) dedikden sonra, (Esselâmü aleyke yâ Ebâ Bekr!)dediğini ve sonra (Esselâmü aleyke yâ ebî) dediğini, belki yüzden fazla gördüm.

Hazret-i Alîradıyallahü anh”, birgün mescid-i şerîfe girip, Fâtımanın “radıyallahü anhâ” odası önünde çok ağladı. Sonra Hucre-i se’âdete girip, (Esselâmü aleyke yâ Resûlallah)dedi. Yine ağladı. Sonra, (Aleykümesselâm ya ehaveyye ve rahmetullah) diyerek, hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömere “radıyallahü anhümâ” selâm verdi. Sonra çekilip gitdi.

Bunun için, fıkh âlimlerimiz “rahime-hümullahü teâlâ” hac vazîfesini yapdıkdan sonra, Medîne-i münevvereye gelerek, Mescid-i şerîfde nemâz kıldılar. Sonra (Ravda-i mutahhera) ile minber-i münîri ve Arş-ı a’lâdan efdal olan Kabr-i şerîfi, sonra oturdukları, yürüdükleri, dayandıkları yerleri, vahy geldiği zemân dayandıkları direği ve mescid yapılırken ve ta’mîr edilirken çalışan ve para vermekle şereflenen Eshâb-ı kirâmın ve Tâbi’înin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” geçdikleri yerleri ziyâret ederler, görmekle bereketlenirlerdi. Onlardan sonra gelen âlimler, sâlihler de, hacdan sonra Medîneye gelirler, fıkh âlimlerimiz gibi yaparlardı.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.