Yâhud, Allahü teâlânın yaratmasını düşünmeden yalnız onlardan isteniliyor, onlardan şefâ’at istenmesi, dileklerin onlar vâsıtası ile elde edilmesi, islâmiyyetde bildirilmemişdir diyenler de vardır. Böyle söyliyenler, kabr hayâtına inanmıyanlar kadar zararlı değildir. Bunlar, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri bilmedikleri için yâhud inâd ederek böyle söyliyorlar. Müslimânların inâdcı olmaması, doğru sözü kabûl etmesi lâzımdır. Cevâblarımızı sekiz kısm hâlinde bildireceğiz.
Birinci kısm: Peygamberler “aleyhimüssalâtü vesselâm” kabrlerinde diridirler. Diri olmaları, sözde değildir. Tâm diridirler. Âl-i İmrân sûresinin yüzaltmışdokuzuncu âyetinde meâlen,(Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayınız! Onlar, Rablerinin yanında diridirler. Rızklandırılmakdadırlar) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, şehîdlerin diri olduklarını bildiriyor. Şehîdler, başka müslimânlar gibidirler. Onlardan bir üstünlükleri yokdur. Peygamberler, şehîdlerden elbet dahâ ileride ve dahâ üstündür. İslâm âlimlerine göre, her Peygamber, şehîd olarak ölmüşdür. Bunu bilmiyen yokdur. Burhâneddîn Alî Halebî,[1] (İnsân-ül’uyûn)ismindeki (Siyer) kitâbında, derecesi aşağı olanda, derecesi yukarı olanda bulunmıyan bir üstünlük bulunabilir diyor ise de, bu sözün burada yeri yokdur. Çünki bu söz, âyet-i kerîmede veyâ hadîs-i şerîfde açıkca bildirilmemiş olan üstünlük içindir. Peygamberlerin şehîd oldukları, hadîs-i şerîfler ile bildirilmiş olduğu için, Halebînin sözü, burada düşünülemez. Buhârîde ve Müslimde bildirilen hadîs-i şerîfde, (Mi’râc gecesinde, Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçirildim. Mezârında, ayakda nemâz kılıyordu)buyuruldu. Beyhekînin ve başkalarının bildirdikleri bir hadîs-i şerîfde, (Peygamberler, mezârlarında diridirler. Nemâz kılarlar) buyuruldu. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ toprağın Peygamberleri çürütmesini harâm etmişdir) buyuruldu. Bunun doğru olduğunu, âlimler sözbirliği ile bildirmekdedir. Buhârîde ve Müslimde, (Allahü teâlâ, Mi’râc gecesinde, bütün Peygamberleri, Peygamberimize gönderdi. Onlara imâm olup, iki rek’at nemâz kıldılar) yazılıdır. Nemâz kılmak, rükû’ ve secde yapmakla olur. Bu haber, diri olarak, cesed ile, beden ile kıldıklarını gösteriyor. Mûsâ aleyhisselâmın, kabrinde nemâz kılması da, bunu göstermekdedir. (Mişkât) kitâbının son cildinde, (Mi’râc) bâbının birinci faslı sonunda, Müslimden alarak Ebû Hüreyrenin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Kâ’benin yanında, Kureyş kâfirleri, bana Beyt-ül-mukaddesin nasıl olduğunu sordular. Oralara dikkat etmemişdim. Çok sıkıldım. Allahü teâlâ bana gösterdi. Kendimi Peygamberler arasında gördüm.
—
[1] Alî Halebî şâfi’î 1044 [m. 1634] de Mısrda vefât etdi.