Abdüllah ibni Ebiddünyânın[1] Amr bin Dînârdan alarak bildirdiği hadîs-i şerîfde,(Bir kimse, öldükden sonra çoluk çocuğunun başına gelenleri bilir. Kendisini yıkayanlara ve kefenliyenlere bakar) buyuruldu. (Buhârî)deki sahîh hadîsde, (Münker ve Nekîr melekleri, süâl ve cevâbdan sonra meyyite, Cehennemdeki yerine bak! Allahü teâlâ, değişdirerek, sana Cennetdeki yeri ihsân eyledi derler. Bakar. İkisini birlikde görür)buyuruldu.
İbni Ebiddünyâ ve Beyhekî (Şu’ab-ül-îmân) kitâbında, Ebû Hüreyreden “radıyallahü teâlâ anhüm” bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Bir kimse tanıdığı kabr yanına gelip selâm verirse, meyyit de onu tanır ve selâm verir. Tanımadığı kabrin başına gelip selâm verirse, selâmına cevâb verir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfden anlaşılıyor ki, meyyit kendini ziyâret edeni, kabri başına geleni görmekdedir. Görmeseydi, dünyâda tanımamış olduğunu tanımaması bildirilmezdi. Birincisini tanıyarak cevâbı veriyor. İkincisinin selâmına, tanımayarak cevâb veriyor.
İmâm-ı Ahmed ve Hâkim, hazret-i Âişeden “radıyallahü teâlâ anhâ” haber veriyorlar ki, (Odama girer, elbisemi çıkarırdım. Çünki, kabrlerde babam ve zevcim vardı. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” de defn edildikden sonra, odama girince, elbiselerimi çıkarmaz oldum. Çünki, o yabancı idi. Ondan hayâ ederdim). (Erbe’în-üt-tâiyye) kitâbında bildirilen hadîs-i şerîfde, (Bir meyyit, dünyâda sevdiği kimse, kendisini ziyârete geldiği zemân sevinir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, meyyitin, ziyârete geleni gördüğünü bildiriyor. Görmeseydi, tanımaz ve sevinmezdi. (Sahîh-i Müslim)de, Amr ibni Âsdan “radıyallahü anh”[2] haber veriliyor: Öleceği zemân buyurdu ki, (Beni defn edince, üzerime toprak atınız! Sonra bir hayvan kesilerek etleri parçalanacak zemân kadar, kabrimin başında bekleyiniz. Sizinle kabrime alışayım ve sizi göreyim. Böylece Rabbimin gönderdiği süâl meleklerine râhat cevâb vereyim). Kabrdeki meyyitlerin duyduklarını ve gördüklerini bildiren böyle sağlam haberler çokdur. Lüzûmu kadar bildirdik. Uzatmağa hâcet olmasa gerekdir. Dirilerin yapdığı işlerin ölülere gösterildiğini yukarıda bildirmişdik. Onlarda görmek olmasaydı, işlerin onlara gösterilmesi doğru olmazdı. Çünki, işlerin gösterilmesi demek, iki omuzda bulunan (Kirâmen kâtibîn) meleklerinin yazdığı şeylerin gösterilmesi olduğu anlaşılmakdadır. Bu da mevtâların gördüğünü bildirmekdedir. Bunun için, biz de, ölülerin görmesini anlatdıkdan sonra, dirilerin işlerinin onlara gösterilmesini bildiren hadîs-i şerîfleri yazmağı uygun bulduk.
—
[1] İbni Ebiddünyâ 281 [m. 894] de Bağdâdda vefât etdi.
[2] Amr ibni Âs 43 [m. 663] de Mısrda vefât etdi.