384

[Abdüllah Eşbîlî mâlikî 497 [m. 1104] de, Sa’b bin Cüsâme, Ebû Süfyânın hemşîresi Zeyneb binti Harbin oğlu olup, hazret-i Ebû Bekrin hilâfeti zemânında vefât etdi. Ebû Şücâ Şehrdâr Deylemî 558 [m. 1164] de, Hâkim Muhammed Nişâpûrî 405 [m. 1014] de, Süleymân bin Yesâr, Meymûne “radıyallahü anhâ”nın azâdlısı idi. 107 [m. 726] de, Veliyyüddîn Muhammed Hatîb-i Tebrîzî şâfi’î 749 [m. 1347] da, Ahmed ibni Hacer-i Askalânî 852 [m. 1448] de Mısrda, Hâfız Yûsüf ibnü Abdilberr mâlikî 463 [m. 1071] de Endülüsde, Şâtibede vefât etdi “rahmetullahi aleyhim ecma’în”].

Yedinci kısm: Ölülerin iş yapdıkları, Allahü teâlânın izni ile, onlarda birçok şeyler görüldüğü sahîh kitâblarda bildirilmekdedir. Hadîs âlimi, imâmSüyûtî (El-mütekaddim) kitâbında ve hâfız ibn-i Hacer, fetvâlarında buyuruyorlar ki, mü’minlerin rûhları (İlliyyîn) denilen makâmda, kâfirlerin rûhları (Siccîn) denilen yerdedir. Her rûh, cesedine, bilinmiyen bir hâlde bağlıdır. Bu bağlılıkları, dünyâdaki bağlılıklar gibi değildir. Rü’yâ gören kimsenin gördüğü şeylere olan bağlılığı gibidir. Fekat, ölülerin cesedlerine ve başka şeylere bağlılıkları, rü’yâ görenin bağlılığından pekçok kuvvetlidir. Bunun içindir ki, ibnü Abdilberrin, rûhlar kabrlerinin yanındadır sözü ile yukarıdaki sözün arasını bulmak güç olmaz. Rûhların kendi cesedlerine te’sîr ve tesarruf etmelerine ve kabrde bulunmalarına izn verilmişdir. Meyyit kabrden çıkarılıp başka kabre konursa, rûhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. Beden çürüyüp, toprak maddeleri, sıvıları ve hâsıl olan gazları dağılınca, bu bağlılık yine bozulmaz. İmâm-ı Süyûtî buyuruyor ki, rûhun İlliyyînde olduğu hâlde, bedene bağlanmasına ve tesarruf yapmasına izn verildiğini İbni Asâkirin, Abdüllah ibni Abbâsdan haber verdiği şu hadîs-i şerîf göstermekdedir: Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellem”, Ca’fer Tayyâr hazretleri şehîd oldukdan sonra buyurdu ki, (Bir gece Ca’fer Tayyâr yanıma geldi. Yanında melek vardı. İki kanadlı idi. Kanadlarının uçları kana boyanmış idi. Yemendeki Bîşe denilen vâdiye gidiyorlardı.) İbni Adînin hazret-i Alî ibni Ebî Tâlibden haber verdiği hadîs-i şerîfde,(Ca’fer bin Ebî Tâlibi meleklerin arasında gördüm. Bîşe ahâlîsine yağmur geleceğini müjdeliyorlardı) buyuruldu. Hadîs âlimlerinden Hakîmin Abdüllah ibni Abbâsdan verdiği haberde, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yanında oturuyordum. Esmâ bint-i Umeys yanımızda idi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, aleyküm selâm dedikden sonra, (Yâ Esmâ! Şimdi, zevcin Ca’fer, Cebrâîl ve Mikâil ile birlikde yanıma geldiler. Bana selâm verdiler. Selâmlarına cevâb verdim. Bana dedi ki, (Mûte) gazâsında kâfirler ile birkaç gün savaşdım. Vücûdümün her tarafında yetmişüç yerimden yaralandım. Bayrağı, sağ elime aldım. Sağ kolum kesildi. Sol elime aldım, sol kolum kesildi. Allahü teâlâ, iki kolum yerine bana iki kanad verdi, Cebrâîl ve Mikâîl ile birlikde uçuyorum. İstediğim zemân Cennetden çıkıyorum. İstediğim zemân girip meyvelerini yiyorum) buyurdu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.