384

Hepsi şehîdlik derecesine kavuşmuşlardır. Şehîdlerin diri oldukları, Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirilmekdedir. Böyle olunca, onlardan tesebbüb ve teşeffû’ ve tevessül etmek şaşılacak bir şey midir? (Tesebbüb) demek, onları sebeb yapmak, ya’nî Allahü teâlâ katında yardım etmelerini dilemekdir. (Tevessül) demek, bizim için düâ etmelerini dilemekdir. Çünki onlar, Allahü teâlânın dünyâda da, âhıretde de sevgili kullarıdır. Onların istediklerine kavuşacaklarını, her dilediklerinin verileceğini, Kur’ân-ı kerîm bildirmekdedir. Böyle olan meyyitlerden, dirilerden beklenen şeyleri bekliyen bir kimse kötülenebilir mi? Bunlardan beklenen şeyleri, Allahü teâlânın yaratacağına, Allahdan başka yaratıcı bulunmadığına inanan bir kimsenin, mezârdaki Peygamberleri, Velîleri sebeb kılması, vesîle yapması, hiç inkâr olunabilir mi? Bunları, onlar çürüdü, toprak oldu, yok oldu zan edenler inkâr eder. İslâmiyyeti bilmiyenler ve onların büyüklüğünü, yüksekliğini anlıyamıyanlar inanmaz. Peygamberlerin ve Evliyânın yüksekliklerini ve üstünlüklerini anlamıyan kimseler, din câhilleridir. İslâmiyyeti anlamamışlardır. Onların câhil dedikleri müslimânlar, kendilerinden dahâ bilgili ve dahâ anlayışlıdırlar. Evliyânın ve Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” mezârlarına gidip, onların vâsıtası ile, onları sebeb kılarak, Allahü teâlâdan birşey istemenin ve kıyâmet günü bize şefâ’at etmeleri için, kendilerine yalvarmanın câiz olduğu, hadîs-i şerîflerde bildirilmişdir ve islâm âlimleri sözbirliği ile haber vermişlerdir. İnsanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselâmın hadîs-i şerîflerine ve Onun yolunda giden seçilmişlerin, sevilmişlerin kitâblarına inanmak ni’metini bize ihsân eden Allahü teâlâya hamd ve şükrler olsun! Bu büyük ni’meti Rabbimiz bize ihsân etmeseydi, kendimiz anlıyamaz, bulamaz, helâk olurduk.

Peygamberlerin ve Evliyânın vâsıtası ile ya’nî onları sebeb yaparak, vesîle ederek, Allahü teâlânın yaratmasını istemek câiz olduğunu gösteren âyet-i kerîmeleri bildirelim: Mâide sûresinin otuzbeşinci âyetinde meâlen, (Ey îmân edenler! Allahü teâlâdan korkunuz! Ona yaklaşmak için vesîle arayınız) ve İsrâ sûresinin elliyedinci âyetinde meâlen, (Ol kimseler ki, düâ ve ibâdet ederler, Rablerine yaklaşmak için, vesîle ve sebeb ararlar. Sebeblerin Allahü teâlâya en çok yaklaşdıranını isterler) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmelerde Allahü teâlâ, sebebe, vesîleye yapışmağı emr etmekdedir. Vesîlenin kendisine en çok yaklaşdırıcı bir şey olduğunu bildirmekdedir. Vesîlenin belli bir şey olduğu bildirilmedi. Bunun için, Allahü teâlânın rızâsına kavuşduran herşey, ya’nî Hâricîlerin dedikleri gibi yalnız düâları değil, şefâ’atleri ve Allahü teâlâ indinde mertebeleri ve kıymetleri ve kendileri hep vesîledirler.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.