384

[(Vehhâbî) kitâbının doksanyedinci sahîfesinde de bu âyet-i kerîmelerden ikincisi yazılı olup, Katâdenin (Allahü teâlâya, râzı olduğu ibâdetleri yaparak yaklaşınız) dediğini bildiriyor. Vesîle, Peygamberlerin ve onların yolunda olanların gitdikleri yoldur. Onların yolu vesîledir, kendileri vesîle değildir diyor.] Ehl-i sünnet âlimleri ise, Peygamberlerin ve onlara tâbi’ olanların gitdikleri yol, ya’nî îmân ve ibâdet ve ihlâs, vesîle olduğu gibi, o büyüklerin şefâ’atleri, makâmları, kerâmetleri, düâları ve kendileri de vesîledir dedi. Kendileri vesîle olamaz diyenler, Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere ve Peygamberlere ve Evliyâya iftirâ ediyorlar. Peygamberlerin ve Evliyânın kendilerinin vesîle edilmesi, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilmekdedir.

Enfâl sûresinin otuzüçüncü âyetinde meâlen, (Sen aralarında bulundukça, o kâfirlere azâb etmem) buyuruldu. Tefsîr kitâblarında ve Buhârîde bildirildiği gibi, kâfirler Peygamberimiz ile alay ediyorlardı. Rabbine söyle de, bize çabuk azâb göndersin diyorlardı. Bu sözleri üzerine, yukarıdaki âyet-i kerîme nâzil oldu. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek cesed-i şerîfinin kâfirler arasında bulunması, onlara azâb gelmesini önlemekdedir buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Peygamberlik makâmı ile, yâhud düâ ederek, yâhud şefâ’at ederek, azâb gelmesini önlüyordu denilemez. Çünki, kâfirlere düâ ve şefâ’at edilmediği gibi, inanmadıkları Peygamberliğin onlara fâidesi olamaz.

Enfâl sûresinin otuzüçüncü âyetinin devâmında meâlen, (Onlar istiğfâr etdikleri için Allahü teâlâ onlara azâb yapmaz) buyuruldu. Selef-i sâlihînden birçoğu bu âyet-i kerîme için, onlardan, istiğfâr edecek olan çocuklar dünyâya geleceği için, onlara azâb etmem demekdir dedi. Allahü teâlâ, kâfirlerden mü’minler dünyâya getirmeği ezelde takdîr buyurduğu için, o kâfirlere azâb etmem buyurdu. Böyle söyliyen âlimlere göre, kâfirlerin kanında bulunan, mü’minlerin zerreleri, azâbı önlemeğe sebeb olmakdadır.

Bekara sûresinin ikiyüzellibirinci âyetinde ve Hac sûresi kırkıncı âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ insanları birbirine karşı serbest bıraksaydı, yeryüzü altüst olurdu) buyuruldu. Tefsîr âlimlerinden birkaçı, bu âyet-i kerîmeye, Allahü teâlâ, mü’minleri yaratmayıp yalnız kâfirleri yaratsaydı, yeryüzü karmakarışık olurdu. Mü’minlerin vücûdları, yeryüzünün karışmasını önlemekdedir dedi. Se’âdet, insanın kendisindedir. İşleri ile hâsıl olmaz.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.