Onun Allahü teâlânın sevgili kulu olduğuna inandığım için, Allahü teâlânın dileğime kavuşdurması için, onu vesîle, sebeb yapıyorum dediği hâlde, böyle yapanı öldürmek halâl olur mu? Allahdan başka birşey ile yemîn eden kimse, dinden, îmândan çıkar mı?
CEVÂB: İyi anlamalıdır ki, ilm üstâddan öğrenilir. İlmi, dîni, kendi kendine kitâbdan öğrenenler çok yanılır, yanlışı, doğrusundan çok olur. Bugün, ictihâd edecek kimse yokdur. İmâm-ı Râfi’î ve imâm-ı Nevevî ve Fahreddîn Râzî dediler ki, bugün hiç müctehid kalmadığında âlimler sözbirliğine varmışdır. İmâm-ı Süyûtî gibi, her ilmde deniz gibi olan derin bir âlim nisbî müctehid, ya’nî mezheb içinde müctehid olduğunu bildirince, hiçbir âlim bu sözünü kabûl etmedi. Hâlbuki, mutlak müctehid olduğunu, mezheb sâhibi olduğunu söylememişdi. Beşyüzden fazla kitâb yazdı. Her kitâbı, tefsîr ve hadîs ilmlerinde ve din bilgilerinin herbirinde çok yüksek derecede olduğunu göstermekdedir. İmâm-ı Süyûtî gibi bir âlimin nisbî müctehid olduğu kabûl edilmeyince, onun yüksek derecesinden çok uzak olanların böyle sözlerine inanılır mı? Hiç dinlenmez bile. Hele islâm âlimlerinin kitâblarının bozuk olduğunu da söylerse, bunun aklından ve dîninden şübhe olunur. Çünki bu kimse, Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmdan hiçbirini görmediğine göre ilmini nereden öğrendi? Birşeyler öğrendi ise, islâm âlimlerinin kitâblarından öğrenmişdir. O âlimlerin kitâblarına bozuk derse, kendisi doğru yolu nereden bulmuşdur? Bunu bize açıklasın! Dört mezhebin imâmları ve bunların mezheblerinde yetişmiş olan büyük âlimler, bütün bilgilerini âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden çıkarmışlardır. Bu adam, onlara uymıyan bilgilerini nereden çıkarmışdır? Onun ictihâd derecesine varamamış olduğu meydândadır. Bu adama düşen iş, sahîh bir hadîs görüp, anlamadığı zemân, müctehidlerin bu hadîs-i şerîfden anlayıp bildirdiklerini araşdırmalıdır. Bunlar arasında beğendiğine uymalıdır. Böyle yapmak lâzım geldiğini, derin âlim imâm-ı Nevevî “rahime-hullahü teâlâ”(Ravda) kitâbında bildirmekdedir. Âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri, ancak ictihâd derecesine yükselmiş olan derin âlimler anlıyabilir. Müctehid olmıyanların, âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri anlamağa kalkışmaları câiz değildir. Abdülvehhâb oğlunun doğru yola gelmesi, bozuk sözlerinden vaz geçmesi lâzımdır.
Vehhâbî kitâbını yazan müellifin, müslimânlara kâfir demesine gelince, hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, bir müslimâna kâfir dese, ikisinden biri kâfir olur. Söylediği kimse müslimân ise, kendisi kâfir olur) buyuruldu.